0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
156
Okunma
Okundu yatsı ezanı — göğüm sessizleşti,
secdeye vardım, alnım toprağa değdi bir dua gibi.
“Felak” dudaklarımda titrerken, ellerim semaya açıldı;
tek niyetim adındı — Rabbime adını taşıdım içten, mahcup bir arz ile.
Suskunluğum yüzüme düşmüş ince bir perde,
dilim kilitli, kelimelerim zincirlenmiş kuyuya.
Her sûreyi okudukça içimde bir ses fısıldadı adını;
“Nâs” derken bile, adın namazın arasında saklı kaldı.
Sana söyleyemediklerimle ördüm gecemin duvarlarını;
her ah, her ezan bana bir aynaydı — içinde senin gölgen.
Sevdam öyle derindi ki, ibadetin nurunda bile gölgesi vardı;
söyleyememek, benim en büyük ibadetim oldu — suskunluğun teslimi.
Unutmamak elimdeki tek ibadet — o gözleri, sabah gülüşünü,
fakat hatırlamak da bir sancıdır: her an, her ezanla yeniden kanar.
Ben seni dua ettim, gizli bir cevap gibi aldım her sessizlikten;
ve gece ufkuna senin adını taşıdım — kelimelerim olmadan, fakat bütün içimle.
5.0
100% (1)