4
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
487
Okunma
Her şey soldu.Önce ışıklar,sonra evler.
Hayatın yükü çöker o solgun evin yüzüne,
Işıklar bir yalan, bir aldatış,
odalar derin kuyu.
Sen bir kez kaydın mı o gecenin içine,
Yutar seni karanlık,
kalırsın tek başına, yapayalnız uyku.
Artık sadece sessizliğin konuşur o boşlukta,
Yalnızlığın soğuk nefes,
gecelerin kök salmış korku.
Kimsesizliğin solgun gölgesi sinerken nemli göklere,
Issızlığın belirsiz yolu uzanırken sonsuz denizlerde,
Birileri hafif bir hüzünle örerken o sessiz yalnızlığı,
Hangi kırık fısıltıyla gelseler,
içimde ağırlık uyanır;
Çünkü bu kalbim ki!
hatıralarla dolu mezarlığıdır
bütün o eski aşkların,
O ince ucunda kimsesizliğin,
Ağlıyor içim yavaş yavaş...
Issızlığın serin rüzgarı eser yalnız yollarda,
Uzaklığın sisli sınırı kaybolur geniş ovalarda.
Şşş... Bir fısıltı gibi geçer zamanın sesi,
Hafif yaprak dökümüyle çizilir kimsesizliğin hali,
Hangi solgun gün batımı değse,
hüzün sarar içimi derinden.
Ah, o derin sızı,
kalpte saklı yara,
Çünkü bu ruhum,
kurumuş yapraklarla dolu toprak gibidir,
Bütün o eski sevdaların solan çiçeklerini taşır derinde.
Yalnızlığın ince dalı kırılır içimde
Usul usul yağmur diner, kederle.
Şehir, her nefeste eski anılarla bir yük taşır,
Ama her solukta sevda, içimizde sessizce yaşlanır.
Eksiliriz biz derinden,
bir gölge gibi kaybolarak,
Oysa dışarıda artar kalabalık,
yabancı birer konak.
Ah,
bir an durup dinlesek bu sessiz çığlığı içimizin,
O kalabalıkta kaybolan ruhumuzun ince ezgisini!
Çokluk bir yanılsama,
yalnızlığımız saklı derinde,
Ruhumuz her nefeste biraz daha yorgun,
biraz daha yenik bu yerde.
....
5.0
100% (11)