10
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
300
Okunma

Zifir vaktin eşiğinde uyur sular,
sineme sirayet eden tûlu,
omzumda günce nağmesi,
gecenin bağrında titreyen bir şem’a.
Dudaklarımdan damıtılan kelimeler,
vecdin şarabıyla süzülür,
leylak kokulu bir sessizlikle sarar etrafımı.
Kalem eğilir, yavaşça fısıldar: Yaz.
Bir nefes’im düştü zemine,
revan hâlde akan kelimeler,
bâziç misali savrulur şeb’in koynunda.
Dîdeye düşer hüzmeler,
satırlar gökyüzüne yükselir
İnzivanın bâb’ından geçtim,
içimde yarım kalmış bir bulutun rengi,
aynı çerçevede
dilsiz bir ahenk gibi titreşen.
Zamanın kıyısında bir ravza,
şarkısını söyler Ay’ın,
yüz yüze değdiğinde
karanlık dile gelir ışığa.
Dinlerim…
alnımızı öpen nârı.
Saç örgülü vakte
el vurur rüzgâr,
açılır avuçlar,
göğün tenine doğru.
Mavinin sînelerinde beyaz tufan,
damla damla yıldız taşır içine,
her akış bir sırra ulaşır.
Çatlar ses,
üfleyince, vakit akar,
ben
kendime yaklaşan bir düşçü gibi dururum.
Zaman, kızılca bir sükûtla yarılır,
şehir, sabahsız nabızlarla kabarır.
gözlerimde
bir gamzenin çiçeği açar düş
....