4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2245
Okunma

köy altında develer ıhtırıldı
bütün köylü, köy altında
Omarağatarlasında bir bayram;
bir payanır havası
çocukların çığrışları, curcuna
sevinçler taşmakta!
..
küçükler agalarının gerisinde
kızlar harmanyerlerinin,
ovayolunun çevre tepelerinde
yörükler meraklı gözlerin hapsinde
yörükler kendi alemlerinde
kadınların sesleri canlı
yüzleri canlı,
güneş yanığı
güleç, dolgun kırmızı yanaklı
hepsi yeni urbalı,
yeni yağlıklı
hepsi iri-yarı
bildiklerimizden daha geniş adımları,
kavuşanlar akrabalarına
birini ötekine tanıştırma telaşında
bildiklerini değil, duyduklarını sormalarda
atalarını duyurur;
“-ben Pala Memedin gızıyın
Kara Hacı Gaynatam olur”
?
“-anam annadırdı çocukluğumuz da
ebem olurumuş Tırtarlı Ayşa
Deli Elif Bobamın halası
bobacağzım; yeni öldü ta(h)a
…
hinci ben Bakı’nın geliniyin
halamız yerindesin gaa!
ver elini öpeyin, abılla
isder evlat de;
isdermezsen gardaş de ağğa!”
“-ay dayım, ha dayım, ha emmim
öz be öz can gardaşım” dedi
belinin kamburuna inat doğruldu
davarlar aşıtlandı,
Akgedikden ovaya doğru,
kervan konakladı
harmanyerinde
birbirine karıştı
bizim köylülerle
yörük obası
hasret giderenler, yeni tanışanlar
kucaklaşıp, sevinçle ağlayanlar
akraba çıkanlar birbirine,
birbirine; bir diğerini soran
ötekine başkasını tanıştıran
birileri vardı,
herkes birbirine kaynaştı,
çocuklar kucaklandı
yeğenler bağra basıldı
adamlar yağlıklı
yaşımızdan birkaç kat fazla olmuştu
acısı dinmişti gidenlerin
ebem
“tanışımız galmamış desene” dedi
sorduklarının gelini, torunu idi herbiri
“-bizim köyün nufuzuna kayıtlı”ymış
İnce’lerin Karasu’ların , Yılmaz’ların
Bozkurt’ların
bizim köye gelirdi “ilk yoklama”ları
kimbilir kim,
nerde doğmuş,
nerde yaşamış
hâlâ sağ mı, bilen var mı?
ebem dolaz, taş yoğurt, deri peyniri
ve bir sürü kişiden havadis getirdi
dedem birkaç kişiden bahsetti
babam pek oralı değildi,
anamı hiç ilgilendirmediği belli
kağnı hazırlanıp çalı toplamaya gidildi
çok geçmedi, akşama doğru,
Akgediğin tepesine kadar çıkıp
arkalarından uğurladık, ağabeylerle
peşleri sıra koştuk, yetişmek kaygısıyla
geride bıraktık birilerini
sevinçli,
çoşkulu
“-gün batımına kadar Koca Çayıra varırlar”mış
“-Koca Çayıra konacaklarmış”
ben de başkalarına söyledim,
yörükler hakkında diğerlerinden öğrendiklerimi
“-develeri ıhtırıp,
denkler indirilip,
beş direkli çadırlar kurulacakmış” Kocaçayır’a
“olum bey çadırı yedi direkli olu zahar” dedi biri
sekiz diyende oldu..
dokuzu, onu da buldu..
..
biri iki gün buraya konacaklarmış dedi
bir abi..
“-üş gün buradalarmış”, dedi
en büyük abi
“-belki bir hafta”
bir başkası
“-zıyan ekmedikleri yer kalmaz” dedi
…
dağları-dereleri yardı gitti bir toz bulutu,
toz bulutu yükseldi arşa
katedip gittiler dağları yollar boyu
kater etdi develer
akrabamız yörükler
“havayı hey deli gönül havayı
ay doğmadan şavkı tutmuş ovayı
Türkmen kızı katar etmiş mayayı
çekip gider - çekip gider
bir gözleri sürmeli
hay hay hay hay
çekip gider çekip gider
bir gözleri sürmeliiiii”
Çalı / 1984
DİPNOTLAR
ıhtırmak: develerin “ııhhh” denilerek çöktürülmesi
İnce Sülalesi: Polatlı Yağcıoğlu köyünde iskan edildiler
Karasu Sülalesi: : Antalya Serik ve Aksu bölgesinde oldukları
Yılmaz Sülalesi: Akşehir’de iskan edilmişlerdir
Bozkurt Sülalesi: Antalya Serikte iskan edilmişler
5.0
100% (8)