0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
851
Okunma
“Kör Kuyuda Yüzleşme – Epik Yolculuk”
Avamir, karanlık bir ormanın ortasında duruyordu. Ay ışığı, dev ağaçların arasından süzülüyor, her yaprak gölgelerle dans ediyordu. Karşısında duran gölge, onun kendisiydi ama aynı zamanda düşmanı: yalanlarla, kibirle, hırsla ve iki yüzlü etiketlerle dolu bir varlık. Aşk, sevgi, saygı… her biri birer tuzak, birer bataklık gibi önüne seriliyordu.
Gölge, bataklığın içinde kıvranıyor, suskunlukla çırpınıyordu. Avamir, dimdik, dağ gibi sabit duruyordu; yüreğinde fırtınalar, gözlerinde yıldırımlar. Her adımı, gölgenin zincirlerini kırıyor, karanlığın kalbine ışık taşıyordu.
Avamir yürüdükçe, etrafındaki dünya dönüşüyordu: Kör kuyular açılıyor, taşlar konuşuyor, rüzgâr eski öfkeleri fısıldıyordu. Kendi karanlığıyla yüzleşen gölge, eksik parçalarıyla mahkûm, hırs ve kibirle boğulurken, Avamir’in gücü yavaş yavaş yükseliyordu. Her nefesi, eski yaraları, yıkımları ve ihanetleri dönüştürüyor, ruhunu temizliyor, kendi ışığını güçlendiriyordu.
Ve sonunda… kör kuyunun dibinde, gölge sessizleşti. Mahkûmiyetin zincirleri kırılmış, öfke erimişti. Avamir, karanlığın içinde yükseldi; yıkılmış, kanamış, ama yeniden doğmuş bir kahraman gibi. Artık yalnızca kendiyle barışmış değil, aynı zamanda karanlıkla dans edebilecek kadar cesurdu.
Gözlerini göğe kaldırdı. Orman artık sessizdi ama yıldızlar daha parlaktı; gece, Avamir’in yolculuğunu kutsuyordu. Kendi gölgesini aşmıştı; gerçek güç, sadece yüzleşmekten ve sevmekten geçiyordu.
Aşk mı bu? Sevgi mi? Saygı mı?
Hepsi tuzak, hepsi aldatmaca,
Karakter diye sattığın o boşluk,
Pazılın en karanlık, en zehirli yarası.
Ruhun satılık, etiketi iki yüzlü,
Egon dev aynasında şişmiş, yıkıma sürüklü.
Afra tafra değil, bu öfke, bu sarsıntı,
Yürü bataklığında yalancıların, boğul kendi karanlığında.
Kahpe hırsların dilsiz bir mahkum,
Suskunluk içinde çırpınan bir ruh.
Ben buradayım, dimdik, sarsılmaz bir dağ,
Sen ise gölgesin, zincirlerinde esir, karanlıkta yorgun ve yavaş.
Yolun sona erdi, çıkış yok, kör kuyuda,
Eksik parçanla beraber mahkum bu uğursuz yolda.
Dersin şu: Kendini bilmeden tam olamaz insan,
Önce yıkılır, kanar, sonra doğar yeniden, kendiyle barışır ancak.