1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
911
Okunma
“İsimsiz Yankı”
Zaman, Avamir için artık tek bir çizgi değil, dalgalanan bir nehir gibi akıyordu. Kalbinin derinliklerinden yükselen çınlamalar, sessizliği delip geçen bir melodiye dönüşüyordu. Her nefeste, zikredilen aşkın izini arıyordu; gözleri karanlıkta bir kayıp gibi dolaşıyor, dudakları sensizliğe özlemle doluyordu.
Anılar, sanki bir sis gibi içinde yükseliyor, geçmişin gölgeleriyle birleşiyordu. Sol yanındaki sızı, kaybolan anıların ve sözcüklere sığmayan hasretin yankısıydı. Her hece, her düşünce, ruhunun bir köşesinde derin bir iz bırakıyordu; aşk, giderken bile içini dolduruyordu.
İsimsiz bir varlık vardı; adı yoktu ama her nefeste, her çarpan kalpte yankılanıyordu. Avamir fark etti ki, aşk sadece birlikte olmaktan ibaret değildi; yokluğu bile bir iz bırakıyor, sessizliği bile bir şarkı oluyordu. Gidişi, geride bir ömür taşıyacak bir yankı bırakmıştı.
Avamir derin bir nefes aldı; sessizlik artık boşluk değil, bir bağdı. Kalbinin derinliklerinde, her çınlayan yankı, her sızlayan anı, aşkın varlığının kanıtıydı. İsimsiz ama unutulmaz olan, kalpte yaşamaya devam ediyordu; ve Avamir biliyordu ki, bu yankı hayat boyu sürecek bir masalın başlangıcıydı.
Kalbin sesi çınlıyor kulaklarımda,
Zikredilen aşkı arar gözlerim karanlıkta.
Nefesini özler dudaklarım her anda,
Sensizlik büyür, geceler döner feryada.
Kendimi ararım, kayboldum gözlerinde,
Sol yanım sızlar anıların izinde.
Can, çoktan düşmüş ezelden sessizliğe,
Şiir dolmuş hasretle her cümle, her hece.
Kim bu? İsimsiz… ama ruhumda derin,
Adı yok ama yankı bulur her nefesin.
Nasıl olur? Aşk bu… giderken bile iz bırakır,
Gidişinle bile içimde bir ömür kalır.
5.0
100% (1)