Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Önder Sari
Önder Sari

MADALYONUN İKİNCİ YÜZÜ

Yorum

MADALYONUN İKİNCİ YÜZÜ

( 2 kişi )

1

Yorum

2

Beğeni

5,0

Puan

885

Okunma

MADALYONUN İKİNCİ YÜZÜ

“Madalyonun İkinci Yüzü”

Avamir, sabahın ilk ışıklarıyla uyanıyor, aynaya bakıyordu. Ama gördüğü yüz, her zaman kendi yüzü gibi gelmiyordu ona. Bir tarafı tanıdık, bildik bir Avamir; diğer tarafı ise yabancı, hüküm giymiş bir gölgeydi. Aynadaki yansıma, sanki kendi içinde iki ayrı insanın savaşı gibiydi: biri sessiz, diğeri haykıran.

Gün boyunca yürüdü şehrin sokaklarında; insanlar ona bakıyor, o onlara. Ama bu bakışlar bir çelişki yaratıyordu: Avamir mi bakıyordu dünyaya, yoksa dünya mı ona bakıyordu? Madalyonun ikinci yüzü vardı ve her dönüşte biraz daha siliniyordu izleri. Her bakış, her adım bir sınavdı; kendi kimliğini sorgulamak, yabancılaşmanın acısını çekmek…

Geceleriyse, sessizlikte kendisiyle baş başa kalıyordu. Bir tarafı “Ben buradayım” diyor, diğer tarafı “Sen bile değilsin artık” diye fısıldıyordu. Avamir, kendi içindeki bu yabancıya bakıyor, ama cevap bulamıyordu. Çünkü madalyonun ikinci yüzü yalnızca bakmayı değil, bakılanı da sorguluyordu; kim gerçek, kim gölge, kim Avamir?

Ve bir an geldiğinde, Avamir fark etti ki; tanınamayan, aslında sadece yabancı olan öteki yüzü değil, kendi kendini unutuşuydu. Her kaybolan iz, her silinen hatıra, onu biraz daha yabancılaştırıyordu. Ama o hâlâ bakıyordu, hâlâ sorguluyordu: madalyonun ikinci yüzü gerçekten kendisi miydi, yoksa hayatın ona verdiği bir gölge oyunu mu?

Avamir yürüdü; aynadaki yabancı hâlâ ona bakıyordu, ama artık korkmuyordu. Çünkü tanınamayan bir yüz, bazen en doğru yüz olabiliyordu: kendi içindeki gerçek Avamir’in yansıması, gizli ama var olan.

“Madalyonun İkinci Yüzü – Sembol ve Yüzleşme”

Avamir, gecenin sessizliğinde bir boşluğun ortasında duruyordu. Etrafında ne ışık ne gölge netti; dünya sanki silikleşmiş, varlıklarıyla birlikte sınırlarını kaybetmişti. Elinde madalyonu tutuyordu: parlak yüzü kendi yansımasını veriyordu, öteki yüzü ise gölgelerle örülü, bulanık ve yabancıydı.

Bir adım attı; madalyon kendi ağırlığıyla dönmeye başladı. Döndükçe, yansıması değişiyor, kendi kimliği bir gölge gibi kayıyordu. Bir tarafı Avamir’in bildiği o tanıdık yüzüydü; öteki taraf ise hüküm giymiş, sessiz ve karanlık bir varlık, sanki tüm hatalarını ve kayıplarını taşımış bir yabancıydı.

“Bak bana,” dedi gölge. Sesi, rüzgârın uğultusunda, zamanın içinde yankılanıyordu. “Sen artık sadece sen değilsin.”

Avamir derin bir nefes aldı. Kendi içinde bir fırtına koptu: geçmişin hataları, acı dolu anıları, kaybedilen sevgiler birer birer gözünün önünden geçti. Ama bu sefer kaçmadı. Madalyonu iki eliyle tuttu, gölgeyle yüzleşmeye hazırdı.

Gölge, bir adım ileri çıktı. Avamir de öyle. Aralarındaki boşluk küçülüyor, madalyonun dönüşü hızlanıyordu. Artık fark etti: tanınamayan öteki yüzü, kendi içindeki korku ve eksiklikleri temsil ediyordu. Kaçmak yoktu; yüzleşmek gerekiyordu.

Ve bir an geldiğinde, gölgeyle birleşti. Madalyonun iki yüzü, Avamir’in içinde tek bir ışıkta kaynaştı. Karanlık ve aydınlık, yabancı ve tanıdık, geçmiş ve şimdi… hepsi bir oldu. Avamir artık hem gördüğü hem de gördüğüyle yüzleşen, kendi bütünlüğünü bulan bir varlıktı.

Gözlerini açtığında gece hâlâ oradaydı, ama artık yalnız hissetmiyordu. Madalyon elinde ağır ama güvenliydi; ikinci yüzü artık yabancı değildi. İçindeki tüm parçalar, kayıplar, acılar ve sevinçler bir bütün olmuştu. Avamir, kendi gölgesine gülümsedi ve yürümeye devam etti; çünkü artık kim olduğunu biliyordu.
Avamir, madalyon elinde, artık tanıdığı sokaklardan çok uzakta bir yere yürüyordu. Şehirler değişiyor, zaman kırılgan bir aynada kırık gibi parçalanıyordu. Her adımıyla geçmişin sokaklarına, geleceğin boşluklarına, kendi anılarının labirentlerine giriyordu. Madalyon onun rehberi, gölgesi ise sessiz bekçiydi.

Bir köprüye geldi; altından akan nehir zamanın kendisiydi. Akıntı, anıları sürüklüyor, kaybolan dostları, eski sevgileri ve terk edilmiş umutları görünür kılıyordu. Avamir durdu; madalyonu suya yaklaştırdı. Parlayan yüzü, suya değince kırıldı ve yeni bir ışık doğdu: her kırık, bir yol, her yansıma, bir sınavdı.

Adımlarını hızlandırdı; bir şehir kapısı belirdi önünde. Kapının ardında ne geçmiş vardı ne gelecek, sadece “şimdi” vardı. Her bina, bir hatıra; her sokak, bir seçim; her taş, bir duygunun ağırlığıydı. Avamir fark etti ki madalyonun ikinci yüzü yalnızca kendi gölgesiyle değil, tüm insanlıkla, tüm hayatla yüzleşmesini istiyordu.

Bir rüzgâr esti; eski bir aşkın sesi, bir dostun gülüşü, bir kaybın hıçkırığı bir araya geldi. Avamir durdu. Her sesi dinledi, her yankıyı kabul etti. Artık korku yoktu, çünkü kaçacak bir yer de yoktu. Madalyon iki elinde bir anahtar gibiydi: geçmişin kilitlerini açıyor, geleceğin kapılarını aralıyordu.

Ve şehir kayboldu. Zaman da kayboldu. Avamir yalnızca madalyon ve kendi içindeki ışıkla baş başaydı. Her adım, bir dönüş, her nefes, bir farkındalık yaratıyordu. Artık yolculuk bir kaçış değildi; bir keşif, bir bütünleşme, bir özgürleşmeydi.

Madalyon parladı; ikinci yüzü artık bir gölge değil, bir ayna, bir pusula, bir rehber olmuştu. Avamir derin bir nefes aldı. Yol uzun, şehirler belirsizdi; ama artık her adım, her şehir, her zaman, Avamir’in kendi ışığını bulma yolculuğuydu.

Avamir, madalyon elinde, artık tanıdığı sokaklardan çok uzakta bir yere yürüyordu. Şehirler değişiyor, zaman kırılgan bir aynada kırık gibi parçalanıyordu. Her adımıyla geçmişin sokaklarına, geleceğin boşluklarına, kendi anılarının labirentlerine giriyordu. Madalyon onun rehberi, gölgesi ise sessiz bekçiydi.

Bir köprüye geldi; altından akan nehir zamanın kendisiydi. Akıntı, anıları sürüklüyor, kaybolan dostları, eski sevgileri ve terk edilmiş umutları görünür kılıyordu. Avamir durdu; madalyonu suya yaklaştırdı. Parlayan yüzü, suya değince kırıldı ve yeni bir ışık doğdu: her kırık, bir yol, her yansıma, bir sınavdı.

Adımlarını hızlandırdı; bir şehir kapısı belirdi önünde. Kapının ardında ne geçmiş vardı ne gelecek, sadece “şimdi” vardı. Her bina, bir hatıra; her sokak, bir seçim; her taş, bir duygunun ağırlığıydı. Avamir fark etti ki madalyonun ikinci yüzü yalnızca kendi gölgesiyle değil, tüm insanlıkla, tüm hayatla yüzleşmesini istiyordu.

Bir rüzgâr esti; eski bir aşkın sesi, bir dostun gülüşü, bir kaybın hıçkırığı bir araya geldi. Avamir durdu. Her sesi dinledi, her yankıyı kabul etti. Artık korku yoktu, çünkü kaçacak bir yer de yoktu. Madalyon iki elinde bir anahtar gibiydi: geçmişin kilitlerini açıyor, geleceğin kapılarını aralıyordu.

Ve şehir kayboldu. Zaman da kayboldu. Avamir yalnızca madalyon ve kendi içindeki ışıkla baş başaydı. Her adım, bir dönüş, her nefes, bir farkındalık yaratıyordu. Artık yolculuk bir kaçış değildi; bir keşif, bir bütünleşme, bir özgürleşmeydi.

Madalyon parladı; ikinci yüzü artık bir gölge değil, bir ayna, bir pusula, bir rehber olmuştu. Avamir derin bir nefes aldı. Yol uzun, şehirler belirsizdi; ama artık her adım, her şehir, her zaman, Avamir’in kendi ışığını bulma yolculuğuydu.




Ben mi bakıyorum size,
Yoksa siz mi bakıyorsunuz bana?
Madalyonun ikinci yüzü müyüm,
Yoksa sadece
Yüzümün öteki yanı mı yabancı bana?

Aynada gördüğüm adam kim?
Gözlerime bakan o gölge neyin yankısı?
Karar veren ben miyim hâlâ,
Yoksa çoktan hüküm giymiş bir yabancı mı?

Her sabah bir bilinmez uyanıyor içimde,
Bir yüz susuyor, öteki haykırıyor sessizce.
Ben miyim tanınamayan bu yansımada,
Yoksa sadece terk edilmiş bir hayal mi taşıdığım adımda?

Madalyon döner…
Ve her dönüşte biraz daha silinir izlerim.
Bir yüzüm “ben” der,
Öteki:
“Artık sen bile değilsin.”

Ve o an sorarım içime içimden:
Madalyonun ikinci yüzü,
Ben mi bakıyorum size,
Yoksa madalyonun ikinci yüzü mü?
Aynada gördüğüm yabancı adam...
Bana bakan gözler mi karardı,
Yoksa ben miyim tanınamayan?

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Madalyonun ikinci yüzü Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Madalyonun ikinci yüzü şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MADALYONUN İKİNCİ YÜZÜ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ilhan ATEŞ (ZAYİ OZAN)
ilhan ATEŞ (ZAYİ OZAN), @ilhan-ates-zayi-ozan
5.6.2016 18:16:20
5 puan verdi
Aynakarda akis.
Yeni ve farklı bir duygu paylaşımı.
Efendim Şiir dünyasına hoş geldiniz.
Güzel eserler okuruz inşallah.
Selamlar.
.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL