0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
112
Okunma
Ben buradayım. Bilgisayarımın başında oturuyorum, ekran boş ama kafam dolu. Kelimeler dönüp duruyor, dizeler eksik. Yarım kalan türküler gibi…
Usta Ahmed Arif’in sözleri yanımda, bir rehber gibi. Ama taşlar yok artık, dağlar yok, sadece şehir var; gri binalar, ışıklar, gürültü. Yine de yazıyorum. Her damla gözyaşı, her kırık his, her eksik hikâye sayfama düşüyor.
Mesaj geliyor telefonuma ama cevap vermiyorum. Pencereye yaklaşıyorum, yağmur şehri ıslatıyor, ben sessizce izliyorum. Her hecede bir yetimin nefesi var, her cümlede bir ana duası… Bunları duyuyorum, yazıyorum.
Gece ilerliyor, hâlâ yazıyorum. Ekran ışığı gözümü yoruyor ama duramıyorum. Yarım kalan türküler için yazıyorum. Eksik kalan her şey, susmayan her yürek için…
Derin bir nefes alıyorum, sayfayı kapatıyorum. İçimden fısıldıyorum:
“Sen rahat uyu usta… Biz yazacağız… Yarım kalan türküler için yazacağız…”
Ve biliyorum ki, usta hâlâ yanımda… Kalemimde, sözümde, susmayan yüreğimde.
Ben buradayım usta,
senin bıraktığın yerden.
Bir damla gözyaşını
taşlara nakşettim,
bir tutam sevdanı
diken üstüne serdim.
Dağ hâlâ gurbet,
ana hâlâ yarım,
kuzular hâlâ çıplak,
ama biz susmadık.
Senin o "vatan" dediğin
yürek kadar sıcaktır hâlâ.
Bilir misin?
Her dizende
bir yetimin nefesi var,
her hecede
bir ana duası.
Sen rahat uyu usta,
bizim kalem eğilmez.
Senin için,
bizim için,
yarım kalan türküler için
yazacağız…
yazacağız…
Ahmed Arif’in Ruhuna
5.0
100% (2)