5
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1608
Okunma

Macar odasının merdivenindeki
simetrik “öküz başı”nı babam bulmuş
Bulca’dan bizim kağnıyla getirildi
Yukarı Çeşmedeki öküzbaşlarını
gurna yanlarına Hacı Apdılla koydurmuş
eski camiye çıkan yolları
Arif Hoca, kademe döşetdirtmiş
Eski Cami yanında tahta minare,
dellal ünneneceğinde ,
bir de ezan okumak için;
merdivenle çıkılan şerefe girişinde
dut ağaçlı bir bahçe,
hemen girişteki;
dik, yamuk, basamakları gıcırdayan tahta merdiven
tahta tabanlı mahfile çıkar
ramazan aylarında ön tarafı eski namazlıklar gerilen
daracık iki saflık bu bölümde
teravih namazı kılar kadınlar
herkes dağıldıktan sonra inerler bin bir zahmetle
yuvarlak soluk cam göbeği zeminde siyah kûfi eski yazılar
Kıble tarafında Allah (c.c.), Muhammet (s.a.v.)le
karşılıklı yan duvarlar
Ebubekir, Ömer, Osman ve
Ali’yle süslü idi
mimberin kıyılarında ayet,
üstünde besmele
tavan tahtalarında
yağmurda “akmış” izi
tam ortada iki ağaç direk,
hutbe girişinde Hecazdan gelmiş
geyik boynuzu
arka duvarlarda vazo içinde
sözde karanfil ve lale
caminin sundurmasında köyodası,
bir odasında da imam oturudu
alt girişte ayakkabılık
yandaki odada büyük bir su motoru.
yeni cami uzun süre bezemesiz dört duvar
eski-yeni, uyumsuz, eçiş-bücüş halılar
ölenlerin hayrına serilenler,
Almanya’dan getirilenler
açık pencereden girilip,
götürülmüş eski seccadeler,
bilmem yalan bilmem essah
“-hoca” dediler
yıllardır imam yok diye şikayet ettiler
“fesuphan Allah”
yeni caminin bezemesiz duvarları
Artvin’li öğretmeni bezdirmiş olmalı
Muzaffer Sağır,
duymazdan,
görmezden gelmemiş
sadece okulla ilgilenmemiş
yaz tatilinde bile
ne Yusufeli’ne, ne İstanbul’a gitmiş
köyün camisini
bir güzel, motiflerle süslemiş
gönlünce
dilediğince
elinden geldiğince
Hecaz’dan gelmiş halılar
Alamanya’dan avizeler
Mustafa Kaya’dan dini kitaplar
cenaze sahipleri verirler
ölenin
“altıma-üstüme” diye ayırdıkları
üstüne örtülen halıları
belli bir yaştan sonra
“kefen parası”ndan başka hazırlıkları
“-nolur-nolmaz
kimin önce geçte(ği) belli olmaz
ölmek var,
ölememek var
yarına çıkıp-çıkmayacağımız belli mi,
deği(l)!
vadesi dolan gediyo
vaktı-sahatı gelen gediyo,
sırası gelen deği(l)
bu dünya fani, yalan deği(l)
insanlar yalan
gelen gediyo
dünya dediğin bi han
gonup-göçen insan”
“-Macar Odasının ayak daşını düzen ,
(y) Okar(ı) Çeşmedehi daşların yüzündeğni yazan
senin-benim gibi insannar değimiydi
nerdeler, hani nerde o i(n)sannar
kemikleri bile garışdı ğetdi toprağa değil mi
emme o daşlar hala orada,
ordada galacaklar yövm-ül gıyamete ğadar
demek ki!
daş da olsa bişiyler düzmeli insan
geriye bişiy galmalı insan olandan”
DİPNOT
kurna: oluk, musluk kasdedilmektedir.
kademe: taş döşeli yol, arnavut kaldırımı olmasada
dellal : tellal, ahaliye bir şeyi haber veren kişi,
ancak köyde bu kişiye de bu olaya da dellal denilmekteydi
dellal ünnemek : satıcıyı ya da yeni bir durumu köylüye haber vermek
tellal : herhangi bir şeyi, olayı veya bir şeyin satılacağını halka duyurmak için çarşıda, pazarda yüksek sesle bağıran kimse, çığırtkan
düzmek: bir eser vücuda getirmek, üretmek, bir kaş nesneyi daha yararlı olacak şekilde bir araya getirmek
5.0
100% (8)