Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
İbrahim Çelikli.
İbrahim Çelikli.

Tırtar / Bereket

Yorum

Tırtar / Bereket

( 5 kişi )

3

Yorum

8

Beğeni

5,0

Puan

1924

Okunma

Tırtar / Bereket

Tırtar / Bereket

Bereket

bi ğün önşeden ilaşladım,
ayıklanmış tohumu
bizimki ağşamdan hazırladı hacatları
er vakıt da eşeğin semerine sardım
sabanı, boyunduruğu
zabahın seherinde,
yollarda bi ben varın(m)
bozeşşeğin yuları elimde
öküzleri de katmışıyın öğüme
“Güçcük Bosti” bizden yarım dölüm ilerde
bi sağa gediyo bi sola
çalı diplerinde ne buluyosa
ziyaret etmedik makam gomayo valla
bi(r) de dutdurmuşuyun
“çilenger atdım bağa
vardı değdi yaprağa
gız ben seni almazsam
girmem gara toprağa”
deye, deme!
emme başka yok hepiciği bu gadag işde
“çilenger atdım bağa
vardı değdi yaprağa”
işinize gelise, bu çilenger de ne demeğise
ve yaut da neye atılıyosa bağa
amaan canım sankı bana ne
“gedip değmiş yaprağa.”
değse de değmese de
değmen keyfime
te bobam te!
ho oğlum ho!
















gün yalayıp ıslatmadan çimlerdeki kırağıyı daha
doo(ğ)ru Daşınbaşındahı bayır tarlaya
eşe(ği)n dengini endirip,
bi ğözel duşadım düzende meraya
saman torbasını da geçirividim başına
sürüvüdüm anbaşına,
öküzler yayılalak geliyollar taha bayırda
alt tarafı üç evleklik tohum
yarım şinik gadar buyday aldım
altı deri kaplı kalbura
zaba(hı)n acı ayazında
taa ciğerimin dibinden;
bi besmele çekdim, “ya bislmillah”
derin bi soluk taha çekersin ciğerlerine
sopsovuk olsa da,
bi hapaz dene avışladın mı
ha bobam ha!
de oğlum de

sol elininen bi gavrarsın gasnağı
emme barnaklarım buyuyo valla
sağ elimde bi hapaz daha
fıcıttım bir o yanna bi bu yanna
her sağ adımımı atışta
her soluk alıp verişde
evleğin bi başından öte başına
ne sık ne seyrek,
milimi milimine,
nokdası nokdasına
toprağı doyurdum tohuma
doy bobam doy
saç oğlum saç



















gel bakalım “deliğannı” Ala’ya
ötekine de “yanaş bakayın garaoğlan”
öküzleri oğşayalak koşarsın boyunduruğa
sabanı bi ziplersin gara toprağa
sarı öküzü yolcu etmişin
harman sonu o sene
onun yerini dutar mı bu kara dana
mubarek de üsdelik acemi
usül-erkan ne haddine
ne ıslık kar eder,
ne öğendire
ne yalvarma
ne söğme
esgiden “saarrıı” dedim mi
sarım bi gayrete geli(r)di ki
şaşarsın vallahi billahi
nerde Sarı Öküzüm şimdi
nerde bu acemi gara dana
bi dam dolusu saman yeycek dee
tabi Goca Ala Öküz düştü çızıya,
Allah ne verdiyse
yüklendi boyunduruğa
ne gara dananın yan çızmasına aldırdı,… ne zora
ne tarlanın daşına, ne dakmasına , ne mudula
“koca oğlan” dedim,
sen de olmasan var ya…. bu bayır tarlada
imanımızı gevretcek bu gara dana,
Allah yardımcımız olsun ya
işimiz var bu acemi danayna(n)
Hacı gurban ossun sana,
Allah boynuna guvat versin
dayan bobam dayan
ha Ala’m ha!
ho oğlum ho!















gün deee,
doğdum doğacan deyo, ortalık alagızılcana
Allah sizi inandırsın
çokdaan bi evlek karaladım bayır tarlada
an başına varıp bille
takkayı höyle bi kaldırdım
o sovukta
alnımın terini işaret barnağımına sıyırdım
onnar dineldikleri yerden soluklanı(r)larıkana
bi evlek daa tohum saşdım,
galbırı eletmekdenise fıldıradıvıdım
garaladığım yere
seğidelek pulluğun yanında alıvıdım soluğu
elime “tu!” deyip,
pulluğun sapına bi ta(ha) sarıldım
ha şunda
de bunda bi evlek daha
an başına varıp bille
“ho ha ! goca herif” dedim “ho haa!”
“ho ha!” oğlum “ho haa!”

önce oğşadım senin gara danayı
“ö(ğ)renecen garaolan” dedim
“ö(ğ)renecen”
bunun lami cimi yook
emme ağanı bireş üzecen
“ee” dedim olcak gari o gadak
zelvelerden saldım öküzleri
başlarına geçirividim
burçak-fink gırmalı saman torbalarını
boz eşşeği kendi fettatına bırakdım
he(y)beden azzık çıkı(nı)mı çıkardım
üç ekmek arasında kuru-deri peyniri
bi de acıkmışıyın ha…
hinci bi de çay sovanı olcağdı kii
ıçcıcık duz ekele götür
dür bobam dür
ye oğlum ye











ıçcık dinlenivirince
üstüme bi ağırlık çöktü kü!
terim soğuyuvumuş,
hamlamışıyın belli
belki de nazar geşdi
höyle yokladım yağırnımı, böğrümü ,
evde olsaydım hindi ne ğözel uyurdum
kuru peynir boğazımı aldı , yutkundum
bağrımı yumrukladım
matıradan su işdim iki yudum
cemi cümle damarlarıma gan geldi valla
toprakdan gelmişiyiz emme
çamırımızda su varya
hayatın membaı ne dersen de
su bobam su
iç oğlum iç

su dedim dee…..
ırahmet eyi oldu o sene
hele birinde, iki ğün iki gece
gece-ğündüz hışım gibi yağdı durdu
devrisi ğün etdim edemedim
Daşınbaşında buluvudum kendimi
bereket versin yannamasına sürmüşüyün
depeye do(ğ)ru zıylan yerleri
öyle de olsa neneyen
yarmış endirmiş aşşa do(ğ)ru
derken mubarek rahmet bi endi
nassı.. sanısın sicim gibi
hıfzolayın deye
andız ağacının altına ğaşmak
aklıma bile ğelmedi,
iliklerime ğadar, cımcılık olmuşuyun
ıratlayvımışıyın..
yapraklar ıldır ıldır
ekinin sulanışını seyrederkene
zati yağmırın ıslatmasını bek severin Allah var hinci
serde Yörüklük de var hani
ertesi ğün burnum uçuklamış,
sovuk sovuk terlemişiyin um(u)rumda deği(l) valla
ya(ğ)mır deyinçe akan sular duru(r)
uruhum duymayoru
Allahın niyemeti işde
içimden “len valla bu ırahmet daşı bile
cücükletiri” deye ğeşdi,
yağ bobam yağ
ak oğlum ak!

gabili olmalı daaa
Deli Yakıp’ı bi getirmeli
hu ekini bi göstermeli
emme bi “mahanası olmalı”
durduk yer de zart deye deği
bi de deyon içimden
“ya nazarı geçerse”,
gerçi Allahı var hasit de(ği)ldir emme
“sırça sarayı olan sünger daşından sakınır” dedikleyin
len ne sakınacan Allahın verdiğini yau
Allah herkeşe versin
“gargadan gorkan darı ekmez” emme gene de
bi afsınnatmalı anama bi neminazım
öf bobam öf
pöf oğlum pöf

Allahı var hinci
Yakıp Emmi a(ğ)zına bi dolarsa
Yö(v)mül Gıyamete gadar yeter valla
bi nam salarız ki yahay
“-len olum Hacımemedo(ğ)lunun Daşınbaşında
bi buydayı var, gedin de görün bi(h)
Allah sizi inandırsın mefrat bişiy
gamış sanısınız,
hu yaşa ğeldim
ömrü hayatımda taha ölee bi başşag görmedim
tam bi! garış
adam on sene buyday ekmese
çoluk-çocu(ğu) yeyceg sıkıntısı çekmez
evelallah”
tevatür mü,
deği emme,
gel de annad millete
çekemediklerinden
“bak bak,
Deli Yakıbı hasöz ğötürmüş deee,
bilmen netmiş de”
öğüne gelen ileri-geri gonuşurlar gari
herkeş a(ğ)zına ğeleni söyler,
emme elin a(ğ)zı kese deği(l) ki büzcen
elim erdikçene kendimi Daşınbaşında buldum,
duruyon seyre dalıyon ekini,
bak bobam baak
gör oğlum gör!!





hani ne derler
dokuz ayda bi dutam..,
bi ayda dokuz dutam ya!
işde o hesap deği(l)
ne dokuz ne ondokuz tevetür valla
insan boyu ekin oldu dabanda
bobamın daşlı tarlada
o kepir depeyi bile bi görceğniz valla
coşdu bu sene Kayasekide buyday
çok sürmedi mart-nisan iki buçuk ay
gök ekinler boy verdi
felek bu sene yüzümüze gül
başşak demişsin bi garış “Şükür Emrine”
sütlendi, göllelik derkene gün çalığı
gün dönünce altına dönüvüdü
mübarek
hemi de nassı….
sanısın altın sarısı
bobam gulakları çinileyesicenin
kosaya gönlü olmazdı
boz bayırdan zabah ayazında gevremeden
dayandık orağı
yol babam yol
gül oğlum gül..


























deste söykeldi kaldı Bayırtarlada
Goca Armıdın dibini açdık bir yandan
heybeyi, desdileri davşıdık
andız ağacının altından,
o(ğ)lana bi çuncak guruvuduk
avınsın deye
sen sanırsın dilim-damağım gurudu
canım çekti, akşamdan ayazda kalan sudan
bekleyemedim kuşluğu,
garıynan bi sıra türküsü dutturduk
ıçcık daa bilmediğimizden
keşik sırasına aldırmadan
birbirimizin her türküsüne ğatıldık
can-ı yürekden

“yücedağ başında yanar bi ışıg
düşmüşüm peşine olmuşun aşıg
ağ-buyday benizli zülfü dolaşık
dividim galemim yazarın
böyle bi ğözelin derdi var ben de yar ben de
işde ben gediyon sen hemen ağla
yan ağla
dön ağla..”

“yücedağ başından endiremedim
yönünü yönüme döndüremedim
bir ğözeli sevdim gandıramadım
dividim galemim yazarın
böyle bi ğözelin derdi var ben de yar ben de
işde ben gediyon sen hemen ağla
yan ağla
dön ağla..”

söle len garı sööle
de bobam de
he oğlum hee!!!















Allah sa(ğ)lık versin de
gerisi golay evelallah,
“hu garşı yaylada göş gatar gatar
bi ğözelin derdii barımı yakar
bu-nayrılık bize ölümden beter
geşti dos(t) kervanı eyleme beniii eyleme beni”
..
“hu beni benim sevdiğim daşda oturur
bi ğözelin derdi beni bitirir
bu-nayrılık bize ölümden beter
geşti dos(t) kervanı eyleme beniii eyleme beni”

Omarağa Tarlasından,
Garşıbağdan çekdiğim “çekme” ler nasıl domurmuş
topladım sütlerini,
sakıza da para mı vercez
dabanda taşdan kurtuldum muydu
dayandım çekmeli kosayı
daşa, dakmaya ildirsem de
serdim godum, her taraf kerde,
vur babam vur
ser oğlum ser!!

Allah var ya
bi yandan da gözüm Killi Gedikde
olur da anamınan bobam yardıma gelir de
gönlü olmaz anamın garıynan m(uh)abbetimize
gönlü olmaz, bobamın gözü galır gosa anızında
gözü ğalır desde yerinde
“gurdun-guşun sehimi”ni ayırtmaz asla
“len beninen barabar çi(f)t mi sürdüler,
tohum mu saşdılar
Yaradan Mevla düşünür onnarın ırızgılarını
gazansınlar da yesinner boba!”
sanki çifti kendi sürüyo gibi
..
“yok boba yok” der
yok boba yok
hak oğlum hak..

cesaretini toplayıp da
“-len boba işte onun ırızgınıda içine gatmış
senin tarlaya rahmet salmış
boklu serçe gedip de ileşbeklik mi edecek” demeye ga(l)ksan
işine ğelmez, gonuşdurmaz,
domuşur, küser
olur a! galbi file gırılır, nenecen değmez valla
get bobam get,
et oğlum et!


görülmüş değil daşlı tarlada gamış gibi ekin
her gören inanamayo
“-Hacı… buydaya ters vermişsin ”
len olum bir elden bir ele bura ters çekilir mi
yahut da
bura ters çekerken gören var mıymış beni
sapa olunşaz kimsenin yolu ordan geşmeyo ya
millet ekine bakmaya gelio valla
yardım-mardım mahana
hinci şişinmeyon desem yalan..
çok geşmedi gorkduğum başıma ğeldi,
güççük helkeynen anam ayran getirmiş,
içinde bi topak da sedeyağ,
burcu burcu tandır ekme(ği) ıscacııık
bi elden bi ele, içine ilimemiş zahır
“-golay gele, Hacuu golay gele,
eyneli çıkın yatın, hinci hu ayran soğur
iki yudum için, soluklanın bi”
dur yavrım dur..
ver ana ver
iç bobam iç
uç oğlum uuçç!



























ıpıl-ıpıl eser, hafif bir gündoğu rüzgarı,
bir o yana savırır, bir bu yana yaslar başşakları
en eyisi ardıma aldım ülüzgeri
inanmazsınız gosayı yamıyo kerdenin ağırlığı
var yaa, herkeşin tarlası böyle olsa
valla ileşber guduru(r)
çok geşmez hinci dalaz alır-gövün yüzüne savuru(r)
yel değişdi kerdeyi yeniledim
isdikamet Çataldepe çevrilividim,
kerde birbirinin üsdüne mezbur
benim garı sonrakı kerdenin altından
gurtaramayo desdeyi
kerdeyi dutduğun yer al sana deste
yannardan ortaya
an başından an başına yığın uzunnamasına
Gundallı işi gibi gayafişi
bi ora, bi bura yığın,
bi o yığına, bi bu yığına
bi o yanna kerde,
bi bu yanna desde
bir o yana bir bu yana, ortalık serildi ğaldı
gözüyün alabildiği yer buyday,
gözüyün alabildiği yer başşak,
gözüyün alabildiği yer kerde,
gözüyün alabildiği yer desde,
gözüyün alabildiği yer yığın,
yığ bobam yığ
hüğ oğlum hüğ

çok geşmedi nerdeymiş,
bobam çevresine erik çıkılamış
bir kaş da armıt, elinde iki zerdeli
arkamızda bitividi,
belli ki boğazından geşmemiş
aldım emme valla nutgum dutuldu,
oldum sana bi samıt
seninki eliynen yolmaya ğakdı, beceremedi zavallı,
gamış gibi ekine hökmü geşmedi
elini kesdirdi, emme “hu” demedi
“yaa Hacımemedo(ğ)lu” dedim içimden,
“kendini ileşber belleyodun de(ğil) mi?”
el gosa vursa; “günah, isiraf,
bol bulunca bulgur gaynadıyollar” deye
olur olmaz laf ederdi..
kimbili(r) bana ne deycek hinci
“-vur bakayın Hacı” dedi
“vur o(ğ)lum vur”
ha bobam ha
ha goçum ha!

bobam bi “ır” dutduruyo
anam beceremese de aşga geliyo
“Gozan Dağı çatal mataaall
arasında aylan yatar”
var ol bobam var..
benim ömrümde senin olsun..
serde genşlik var ga(y)ri
kerdeler deste ğibi
desdeler çıkla başşak
gerneşiyon sonuna gadak
vuruyon mu sana dırpanı
Allah var daşa ğelmesin deye
bireş okardan dutduruyon
amma günün annacında yenicekleyin de dişemişiyin gosayı
bana mısın demeyo
vur babam vur
ser oğlum ser,

bobam memnin olma mı
anam memnin olma mı
yığdıkça yığınnarı
deste alıyoz valla benim garının
arkasında destenin arkası yere değiyo
desteyi omuzladı mı, önünü göremeyo
zavallı valla
yığın yerini fehmetmeden
geçip gediyo, şoo yana
durup bakışıyoz elbirlik,
“len bu andavalı
nere ğeder ki” deyye
zavallı an başında
annayo meraya vardığını
gel de gülme
gel bobam gel
gül oğlum gül














öte yannarda goyun çobannarı bekleyipbatı(r),
desdeleri galdırıp daa
yığını yığıvıralım bi deye
bakışıp durular
gözleri tarlada
desdeyi alalım kiyne
güdüvüsünler bi(h)!
hazır otu, ayrığı,
anızı
desde yerlerini
haklılar tabi
dağda daşta ot mu ğaldı
güdülüvücek yer mi var
hayvannar gavzınıyo valla
hanı koyun can derdinde,
gasap et derler ya
hinci çoban goyun
goyunnar ot derdinde
biz de harman
gelip de yardım ediviseler de
bi an evel biz de düze çıksak emme
ordan bi dutam dutuvusalar
neneyen aman, şordan sürü zıyana ğirer
hemi de canım onnarın da vardır
kendilerine ğöre işi ğaydı öle ya
ben onnara mı gövendim de ğeldim Alla(hı)n aşgına
“canı ğaymağ isdeyen”
ya evinde camız besleycek ya da
Gundallı camızcıları göze alıp
Hatıpadasını boylaycak
derken Goyun İrbem’e azık getirivi(er)miş de
Haçça Memedi desde alıvıdı ıccık
dırmık çekdiğimiz yere sünüyo goyunnar
çocuklar bi yandan dırmık çekiyo,
deste yerinden başak toplayo
nayeti desteyi yığdık, emme
mefrat bi yığın oldu,
İbrem a(ğa) goyunnarı saldı
sanısın bayram ediyollar
goyun çanı langır langır langır
etdi edemedi
“-ulen Hacıı harmanyerine nasıl davşınacak bu”
valla bilmem İrbem abey” dedim
bereket anam çapıt tüttürdüydü
tevatür dersin emme valla yığınnar dam boyu
de bobam de
ha oğlum ha!



gün geldi;
sapı sardık, amma
ganlı eski,
öküzün teki goca
gara dana avara
anam sağolsun, avsınlayvıdı da,
bi de nusga yazdırmış Yakıp Hocaya
ne aşırdık,
ne de ha deyinşe ganlı boşaldı,
bilmen kaş ganlı da getirdik sapı
şükür emrine;
ne çatmada beygirler döğneyebildi,
ne akdarmaynan başa çıkdı
akdardık,
etişdi yardıma gonu-gonşu,
Sedet, Topal Melit, Derviş Emmi, Goziroğlu
öküzler boyundurugda,
beygirler çatılı
mubarekler sapın içinde gayboldu ğetdi
sapda döğnerken,
gırağı nemerdiyo,
yazıyon her zabah erkenden
bireş tepseriyo
Avısdos gününü yeyince gevreyo emme narasın
arapatının tayıynan goca beygir,
isanın içi elvermeyo gamçıya
bi seneler düğeni gaçırdım da
döğdüm bide
horsamı alamadımda
ondan berri işim ıras getmez,
hayvannara meremet etmedim mi
onnar da Allahın bi mahlığı
Avısdosun ısca(ğı)nın gözünde
beygirler neyise de
bahar dedi mi ekin,
ardından nadas,
sapıydı, harmanıydı zavallılar
bi de düğende gün boyu dönüyo
dön bobam dön
yan oğlum yan











geşmiş gün
beş günde, anca erdirdim harmanı
ertesi ğün, gün boyu yığamadım tınazı
süpürüp yığmadan daha badası
devrisi ikindin geçeni bi “deniz” çıkıvımaz mı,
alel-acele savırdım
yabaya boş verdim atkıynan fıcıttım (y)okarıya
deniz yeline harşı
çeci yabaladım
bi kerte, bi kerte daha, şişdi golum-ganadım
başolcaklayın deği(l)
gene etişdiler sağolsunnar
Gozir Imız, Sedet, Dervişin çocukları, Sışdı Kazım
dene bi yanna, saman bi yanna
keklig dıkmağı irenginde,
başşak irenginde buyday,
bulgurlug valla
çeç bobam çeç
heç oğlum heç

ga(y)ri Allahın emri,
çec başında gecelenme mi
elayak döğnemeden, ısca(ğı) yemeden sabbahınan gözerledim,
çocuklar çuval aşdı göz kararı doldurdum
sıraladım çuvalları
iki çuval Derviş Emmiye tohumluk değişividim
attık ganlıya, iki kanlıda eve eletdim
sırtladığım ğibi; güpürdümünen çıkdım merdimenneri
hüğdüm serpini, sıraladım hararları
menevşeye, Topal Fadimeye
bulgurluk değişividim
goca bi ğünde deneyi,
iki ğünde de anca samanı
çek bobam çek
at oğlum at

badası çocuklar süpürsün savırsın
evde boş çul-çuval narasın
dalgıran çitirim gibi - eriklerin vahtı geşdi
göksulu armıtlar hala kekremsi
benden sonuraya galmış Gucur Emmi
Allah gabil etsin beygirlerinen iki de ona dönüvüdüm
o sene ileşberliğin sefasını sürdüm
sür bobam sür
gör oğlum gör
görüyon mu bi
“gözünü sevdiğimin ileşberliği”ni
var mı gara toprakdan
nimet etişdirmek gibisi
bir bereket ki,
bereketine bereket
zümrüt yeşili, altın sarısı,
gök mavısı,
gün aydınnığı
gönül havaslığı
gör babam gör
..
sür oğlum sür..

ver Allahım ver




































DİPNOT
 Yozgat türküsü, Nida Tüfekçi; “ilenger attım bağa”, ilenger, tencere, kazan
 Yozgat türküsü, Nida Tüfekçi; “ilenger attım bağa”, ilenger, tencere, kazan
ho / hoh : öküz ya da inekler için yürü, (hohaa : dur, bekle)
ho : o
düzen: düzlük, enlemesine düzlük
dakma / takma: tarlada taş, ot ya da ağaç köklerinin sabana takılıp sürmeye mani olması
mudul: nodul, öğendire (övendire: öküzlere yön veren çubuk)nin ucundaki çivi, biz kısım, öküzlere dürtülerek hızlandırılır
soluklanırıkana: soluklarnırlar iken, dinlenme yada molada oldukları zaman
garalanan yer / karalanan yer : tarlanın yeni çift sürülmüş kısmı
hoha / ho haa :öküz ya da inekler için dur, bekle, (ho: yürü)
fettatına bırakmak: kendi haline bırakmak
hamlamak: alışkın olunmayan yorgunluk
böğür: vücudun yan tarafındaki kalça ile kaburga arasındaki bölge, koltuk altı boşluğu
boğazını almak: boğazı tıkamak, boğazında kalmak,
zıylan: kaygan, toprağı yuka ve ağaçsız genellikle bitek olmayan tepecik, bayır
kabili : mümkünü, imkanı,
afsın / efsun : nazara karşı okutma
yömül gıyamete gadar : kıyamet gününe kadar, sonsuza değin
hasöz : özellikle, hususi
taban : bayır tarlanın aşağı düzlükteki kısmı,
kepir : daz, dazlak, ağaçsız verimsiz toprak
çuncak : çunacak, basip salıncak
ırızgı/rızık: yiyecek, nasip, nimet
ters vermek : tarlaya hayvan gübresi vermek
soğumak: istenilen kıvamdan uzaklaşmak, ayranın ılıması, aşın sıcaklığının kalmaması, suyun buzlanması, dortlar ya da eşler arasında muhabbetin kalmaması,
ülüzger : rüzgar, yel
kudurmak: azmak, yerine sığamamak
kerde: ekin tırpan ile biçilirken alınan yol, yol genişliği, felti
kosa dişemek:(tırpanı) daha keskinleştirmek için kosanın ağzını inceltmek için usülünce dövmek
gavzınmak: şiddetle aramak, ümitsizce her ihtimali değerlendirmek
mefrat: şaşılası büyüklükte,
atların çatılması: yan yana getirilerek birlikte hareket etmelerinin sağlanması
anca : bu kadar
tınaz / tınas :harmanın tanesini ve samanını ayırmak için savrulmak amacıyla yığılması
hüğmek: (konik olarak) taşırarak yığmak, üstüne koymak
badas: harman tınas edildikten sonra ancak süpürülerek toplanan topraklı, çöplü, samanlı taneler
çitirim gibi: bir daldaki meyvenin çok ve sıklığı
Göksulu: harmandan hemen sonra erip, 1-2 haftada geçen armut cinsi
kekre: buruk tadlı (tadsız), ham, yenmesi hoş değil, örn. Ham armut, yenecek kısmını diş kesmez, pütürlü

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (5)

5.0

100% (5)

Tırtar / bereket Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Tırtar / bereket şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Tırtar / Bereket şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
mehmetmacit
mehmetmacit, @mehmetmacit
21.1.2016 21:16:38
5 puan verdi
uzundu ama okuttu kendini eser.
bereketli bir yıl olmuş bolca ekin bolca un bolca saman. Zahmetli olurdu ama severek yapılırdı işler rızık vardı sonunda.
ta köye gittim çocukluğuma, dövende uyuduğum günlere.
emek veren güzel gönlünüz şen olsun üstadım.
Etkili Yorum
VAZO
VAZO, @vazo
21.1.2016 20:32:17
5 puan verdi
sür bobam sür
gör oğlum gör
görüyon mu bi
“gözünü sevdiğimin ileşberliği”ni
var mı gara toprakdan
nimet etişdirmek gibisi
bir bereket ki,
bereketine bereket
zümrüt yeşili, altın sarısı,
gök mavısı,
gün aydınnığı
gönül havaslığı
gör babam gör
..
sür oğlum sür..

ver Allahım ver

Çiftçi için emeğinin karşılığını alması,bereketli bir hasat için uygun yağış,
ve tarıma dayalı üretim biçimi ile genel bir yaşam tarzıdır.Eskiden,çiftçiler
tarlalarını kara sabanla sürüyormuş,ekinin bereketli olması ,çektiği o kadar
emeğinin karşılığını alması en büyük umudu ve sevinciymiş.Çiftçinin bütün
bir yıl boyunca, tarlasını ekerek sabırla beklediği buğday hasadının bereketli
olması dilediği günümüzde artık köylerimizin yollarında biçerdöverlere,
traktörlere, balya makinaları ile modern tarım yapıldığını görüyoruz.Yine,
yöresel şiveli kaleminize has dizelere tebriklerimle.
Saygıyla.
cano0606
cano0606, @cano0606
21.1.2016 19:04:24
Sevgili ustam;
Keyif alarak okudum.
Emeğinize, yüreğinize sağlık…
Selam ve saygılarımla...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL