5
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1184
Okunma
Kuşun ağzına canını koymuştun
dokunduğunda gözlerimin en ayıp yerine
bahçeden koparılmış bir demet gözünle
ki onlar esmer göbeğidir Meryem’in
doğdum o an, İsa’ydı adım benim
Üzerine gerildiğim konuksever çarmıhtın
itiraf ederken suçumu iki kolundan kurulu mahkemeye
dedim ki:
“gök, yüzünden yapılmış bir alıntı
yoktur hiçbir şey gök diye!”
aleyhime de olsa sarmıştın beni
sarılmıştın memeden kopamayan çocuk gibi
sürterek kibriti bedenimin en erkek yerine
ateşten bir böcek ettin; içinde ben alevin
öldüm o an, Jan Dark’tı adım benim
Bir sabah sesin ölü memleketin en işlek caddesi
yürümüştüm oradan ikimizin kalabalığına
ve nâmümkündü o kalabalıkta bulmak birbirimizi!
Suyun ezgisi kadar ince telli var oluşuna dolanmıştım
takılınca yerin yörüngesine mavi sanılan uçurtma gibi
uçabilir ve düşebilir bir şeyin borusunu üfürdü İsrafil;
dirildim, Eflatun’du adım benim
Bir devir açıp kapatmıştın dudaklarını
ki onlar tarihsel bir olay omzumun en resmî yerinde kayıtlı
bağladın ağzını gitmekle ilgili kuşun ayağına
dönüktü dümenin batısına benim hiç olmadığım yerin
kuşkuluydu tüm gördüğüm uykusunda rüyanın
ve temizdi işçiliği delilik bitkisinin
özünden kelepçelendim, aklım fikrim!
göz altında giydiğim gömlek güzel, adım neydi benim.
5.0
100% (10)