3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1417
Okunma
Bir şarkısı yoktur bu toprakların
konuşma yasağından
ve nemli iç çekişinden başka
Kurşun yağıyor üstümüze
balıklı yağmurlar yerine
Başımıza kapayıp yaralarımızı
altında
kuruyoruz
gökyüzünden çok uzak o devleti
Aristokrat cennetin doğusundaki
tel örgülerin ardında
Sunî rüyalar ile uyuşmuş;
yine o aynı rüyalardan sürgün ölüler örgütüyüz
Sürümüzün başında talih adıyla
yabancı uyruklu bir çoban
koşuyoruz
meridyen geçene dek dışlanmışlıktan
Fikrimizin bir sokağı Galilei’e çıkma telaşındayken,
Yatağını ıslatan çocuklar gibi
yanlış anlaşılmışız…
Öyle dâhiyane kurgulanmış bir saltanat ki bu
babadan oğula geçmiş hep yalnızlığımız!
Sahne fobisi olan tanrının tereddüdüyüz
perdeler açıldığında
gündoğumu uzakların bizden ödünç aldığı bakışlarımızla
yüzümüz
siyahî kadın ağlayan bir Afrika!
Kimimiz Nietzsche gibi bıyık bırakmış deliler
Kimimiz kendini deviren devrimciler
yalnızlıktan aklı karışmışların esmer eyaletinde
Nuh’un gemisi batıyor ellerimize
Batı’nın dikenli gülleri yerine…
5.0
100% (6)