7
Yorum
45
Beğeni
5,0
Puan
2311
Okunma

biliyorum
ahmakça
sana yalnızlıklar büyütüp
boyamak aşkı mora
sonra deniz kabuklarının sıcaklığında
saklamak maviyi kutuya
biliyorum ahmakça
dudağının ayazındaki şarkıyı öpmek defalarca…
sen…
şiirler okurken
karayağız bir çocuğa
ağlamak geçiyor içimden
ahşap kapıların önünde
içsizliğine
sonra denizler ve kentler
trenler ve raylar
bir tek sen geçmiyorsun içimden
dokunsam da kendime
boşluğa çarpıyor
parmak uçlarımdaki öfke…
saklanıyorum
kenar mahallenin ıssız sokaklarına
yıldızlar şarkısını söylüyor hicaz makamında
aşk hep taze bu sokakta
babam parmaklarını sayıyor
ardına bakan gözlerle
dudakları kurumuş
ucu kırık kalemle
ağacıma su vermekten
gizli gizli sırtını yaslayıp
göğü izlemekten
giden dönmüyor babam dönmüyor
aşk kemale ermiyor
can vermedikçe
sen yinede
umudu içir
avuçlarında beslediğin ak güvercinlere…
geleceğim babam geleceğim
parmaklarından yıldız toplamaya
saçlarında saklambaç oynamaya
tenimden sıyırıp kirleri
geleceğim
sen bekle
ver gövdeni Selimiye’ye
uzat ayaklarını Meriç’e
kızın koynunda uyuyor her gece
daha onyedisinde…
yine dellendi gitmelerim
kudurdu denizlerim
hangi şehir saklar beni
hangi deniz taşır kumlarımı
hangi aşk çizer
tuzundan yaptığım odalarımın sınırlarını,
aklıma estikçe ellerin
kör saatlerde
bıçak gibi kesiliyor sözlerim
gözlerine ateş kaçmış kibrin
terinde yıkandı bütün iyi niyetlerim
ağzı sulanmış gecede
art niyetler menzilimde
köpürmüş sularda
arkanı iyi kolla
ki
depreşirse ellerimde ihanetin
korkular bırakırım
hayasız bakışlarına…
galibi BEN
SAHİBİ sen
etimden kemiğimden doğan nefretin…
biliyorum
ahmakça
aşkı yatırıp buzdan masallara
nefreti seviştirmek satırlarda
biliyorum ahmakça
seviyorum demek hala
öfkenin aşka tekamül ettiği anlarda…
5.0
100% (33)