12
Yorum
63
Beğeni
4,9
Puan
1892
Okunma
tasvirinde aşkın
sükûtunda ikrarın
kalpten kalbe yol güzergâhında
kelimelerin resmini çizmekten
bitap düştü ruhum...
hiçbir şey söyleme
suskunluğunda dilimin
içimin baharlarını ezdim
yarım yamalak kitaplarımın
arka sokaklarında rehin alınmıştı gönlüm
ayaklarımı Meriç’e karşı uzattığımda
arkama Selimiye’yi aldığımda
ecel terleri döktüm
fısıldayan rüzgârın ruhuna
sen yoktun…
biraz nefret kalmış gölgemde
döküp bir elvedanın üzerine
çekiyorum geriye
tutuşsun gece…
şiddetinde aşkın
iç içe geçmişken ağaçların gölgelikleri
sevişmek gibi büyük işlere kalkışmışken
sonbaharın hazin külleri
yaprak dalın dal bülbülün seyrinde
gözlerime İstanbul gibi bakma öyle…
hıncahınç doluyken yalnızlık
nezaketinden susuyorken ayrılık
gece imiş
iyi imiş
en son kurduğum düşler
gebe imiş
erkenden kalkıp yol alan günlere…
gıyabında mevsimin
Allâm-ül guyûp şahitliğinde
sana dualar biriktirdim
muhacir kızların dizlerinde
ikindi sonlarında
hiçliğin ensesinde duyulmuşken sesim
ablukaya alınmışken kentlerim
ulaşılmaz seferlere çıkmıştı nefesin
titrerken sesim
seni seviyorum demeyi unutmuş dilim…
ertesinde ayrılığın
içimin dargın yanlarını boyadım
dar vakitlerde
yol boyundaki çiçekler kadar susuzdum
sessizlik kadar hadsiz
çocuklar kadar çaresiz…
beyazında gömleğinin
saatinde akrebin
kafa yapan şiirler yazmak istedim
beynimi linç ederken düşünceler
söylesene sevgili
bir gün denk gelir mi hikâyeler
boşluğunda caddelerin
siren sesi ile bölünür mü sevişmeler…
sana varmayan günden
sonu gelmeyen şiirlerden ölüyormuş dünler
kalbimin içi dün ölüsü…
5.0
97% (37)
1.0
3% (1)