6
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
3690
Okunma

Postacısını kaybetmiş zamandayız..
Gecenin altını kazısalar dehşet bir öyküde deniz kabarır.
Düşüme döktüm,özüme kattım,kalbime tuttum ve Güldüşlüm dedim..
Su’ya dair içiçiçekli sevinç gibidir Cumartesi..
Anlata anlata dinlediğim
düşleye düşleye izlediğim
şiir şiir, mektup mektup
şemsiyesiz yağmurum benim
birlikte bir rüya görürüz koyun koyuna
az sonra tüm kapıların zillerini çalan çocuklar gülümser, hınzırca
eşikte hayta bir Cumartesi
ay suretinde başın göğsümde bu gece
gölgen sarksın istiyorum omzumdan dizlerime..
.....
Sana gelişigüzel yazmayı deniyorum,olmuyor..İçimdekileri öylece
bırakmak istiyorum kağıtlara..Her yanımız kaybolan anı defteri..
Şükrü Erbaş’ın ’Unutma Defteri’ndeki kayboluş sarıyor bedenimi..
Söyleşi,politik tutum,güncel sorunlar,örgütlenmeler,dergicililk,
şiiri besleyen öteki yanlarımız..Bütün bunları bir filmin kalıbına döksem
kaç ölmüş çocuğu kurtarabilirim ki?..
Sana gelişigüzel yazmak istiyorum..İçimde çoğalan sıradan cümlelerimle..
Gelişigüzel yazacaklarım,ben ve ıssız bir perona giderdi en çok..
Saat gecenin çiçek kokan vakti..Herkes az evel çekip gitti..
Yalnızım,masamda portakal kabukları,bir kaç mum ve bir afiş..
Dalı rüzgar kökü rüzgar bir gece de bu esriklik çok fena..
Bir yağmur ıslansam geçer bütün bunlar biliyorum..Göğün döşünde
sayamayacağım kadar çok yıldız var..
Çıkmaz bir sokağa gitsem şimdi,ya da arka odalara,oralarda gelişigüzel
konuşsam duyulur mu dersin sesim..
Tam konuşacak gibi oluyorum,beynimin içinde bir ananın ağıdı yükseliyor,
sen hiç hüzün ağıtlarına yakın durdun mu..
Oysa bir yanımız nasıl da şilte yumuşaklığında..
Bugün sevgili bir dostumdan mektup aldım,diyor ki ’Yedekte duran bir
tebessüm saklıyorum’..Ona cevap yazdım,yedekte duran gelişigüzel
sözler söylenebilinir mi birgün..Henüz cevap gelmedi..
Ve o gün bugündür gelişigüzel yazamadım sana..
Son mektuptan sonra hemen her gün bir başka mevsimin
bir başka gecesinde feryat figan imgeler düştü beyaz kağıda..
Son bir hışımla yeniden gelişigüzel konuşmaya yeltendim..
Bunu yaparken ilk defa bilinçaltıma ihanet etmek geçti içimden..
Bu istemimin teşebbüsten öteye gidememesi öylesine hazindiki..
Nabız atışlarım koşturan bir atın hızındaydı.Ritimli ritimsiz bir çizelgede..
Gelişigüzel dolaşmak,uyanmak..Gelişigüzel sevmek..Gelişigüzel yolculuklar..
Gelişigüzel Devrimler..Gelişigüzel herşey ne kadar insansı,ne kadar içten..
Bu gece direnerek gelişigüzel yazıp,konuşabilmeliydik seninle..
Filmleri çekmeceye bırakmıştım,şiir de yoktu o gece..
Üstelik az evel bir yıldız kaymıştı kalbimden..
Ay bir cam kırığıydı gökte..Ölmeye gecikmiş bir canlı dürtüsüne betiktim..
Evimdeki tüm boşluklara oturdum..Ne gelen var,ne soran..
Hafifçe kalktım ayağa,gelişigüzel düşünebilmiştim,bir kaç parça eşya alıp yanıma şehri terkettim..
Kış geçene kadar burda kalmalıydım..Yarım kalmış bir öyküde küçük kızın hüznündeydim..
Oysa sadece seninle gelişigüzel konuşmak istiyordum..
İçimdeki sıradan sözcüklerimle, öyle yalın,öyle alçak tonda,öyle sevgiyle,mevsimin diliyle..
Küçük kız anlamış olmalı,ellerimden tutuyor,okşayarak onları yüzüne sürüyor..
Elleri tedirgin,ruhu tedirgin,gözleri tedirgin..Gözleri,bütün hikayelerin
hüzünlerini teskin edebilecek denli umutlu bakıyor..
Ya onun ellerini nasıl,ne kadar teskin edebilirdim ki..
Olmam gereken yerdeydim..Kış her kentte aynı yürümüyordur belki insanın üzerine..
Çiylenen sevinç ol şimdi sen,sabahın bitmemiş evinde buluşur nasılsa ellerimiz..
.....
Şehrin her yanına açılmış gizli hendeklere düşmüşsün de onca kalabalığa rağmen
kimsenin sesini duyduğu yok sanki..Sanki biraz betimsizleşiyoruz..
Akıntıya kürek çekmeden karşı koyma,bedenini küçük bir adacığa sürüklemese de
mutlu bir serabın kollarına bırakabiliyor..
Kelimelerle bir alıp veremediğin olmuyor fakat bazen sana hasmınmış gibi bakıyorlar..
Öyle uzak,öyle cansız..Kelimelerin koynunda betimsizleşiyoruz..
Seni uçuran da yakıp yıkan da yine aynı kelimelerin oluyor..
Şizofrenik bir dürtüyle gelip en ayrıcalıklı cümlelerini bırakıyor avuçlarına..
imgelerle bir tür içhesaplaşmaların başlıyor..Bu savaşı kazanmak,
yığılıp kaldığın o kelimelerin altından çıkmak demek oluyor kimi zaman..
Kelimelerle başa çıkamadın mı,köşebaşı dilencisi gibi
’gönlünden ne koparsa’yerine bir kaldırıma susmak geçiyor içinden..
Bir harfe,bir filme,kimsesiz bir banka,çocukların anlamsız hareketlerine de olur..
Bazen,bazen hiçbir şeyin altından kalkamadıklarımız oluyor..Çok oluyor.
Hiyerarşilerin ve otoritelerin puslu havasında görünmeden,öteki yanına
hiçbir direnç göstermezsin..Direncin hükmü yoktur bazen..
Yalnızca göğe bakıp,’mektup yazdım kuşlara çocuk aklımla’ olur ilk sözcüklerin..
Hani ay tutulmasa da,ay dökülür belki başındanaşğıya..
.....
’Sistem dışı sevinçle sisteme direniyorum’ diyor ya hani Gündoğdu,işte öyle bir sevinçle söylüyorum ki
yağmurlu bir mevsimde yetişeceğim sana..
içinde mavi yangına susamışlar bilecek,görecek bir çocuğun durup dururken otuz iki diş gülmesini..
Pusuda bekleşenler bile şaşacak buna..
Sabah olacak..Ve her sabah,gururlu bir Cumartesi tadında doğacak..
Kirli sakalımızdan seneryolar üretenlere inat kimliksizliğimizle övüneceğiz durmadan..
yeryüzünde aşkı küçümseyenlere inat ona militan bağlılığın
sıra neferleri gibi pankart pankart afiş afiş sarınacağız..
Hiçbir ülkede adımız olmayacak..Gülüşümüzde,şiirimizde,kavgamızda ne varsa o olacak..
Hüznümüzü üşüyen cekete giydirip kocaman kanadına sığınacağız bir serçenin..
Sabah olacak ve biz yeniden yeniden yaratacağız hayatı..
Bak ne diyeceğim,bir kitap vardı eski,ama çok eski zamanlarda yazılmış bir kitap,
ön kapağında bisikletli bir resim vardı..İşte o kitabı buldum geçen gece..
Raflardan sıyrılıp kalınca bir kitabın arkasına düşmüş..
Kapağın arka kısmında bir yazı vardı ’Sen hiç denizde gece yüzdün mü’?..
Okudukça yağmur yağdı,kirpiklerim ıslandı..Sonra,’Hiç gece nergis topladın mı’?diyordu..
Elimde fesleğenlerin kurumuya yüz tutmuş fidesi kendiliğinden yeşilleniyordu..
Sonra bir baktım sabaha karşı üzerime çiy düşmüş..
Sonra bir baktım elimde hiç kitap yok..Düşlerimiz lal olmuş güne çözülmüş meğer..
Bütün harfler duvarlara çarpa çarpa kendi sesime dönmüş olsa da
umut solmasın diye krılgan bir kozaya çekildim o gece..Sonra mı?;
Bazı sözleri aynanın karşısında göremediğin kendine baka baka yazarsın..
Bazı sözleri sırtını harflere dayayarak yazarsın,yazdığın bunu bilmez,görmez.
Sen yinede iki kişilik heyecanlanırsın..İki kişilk sevinir,tek başına hüzünlenirsin..
Zaman bitmek bilmez taş ağrısı olur yürekte,yinede el değmemiş bahçeler,
henüz gidilmemiş şehirler biriktirirsin düşlerin de..Her sabah göğe bakıp
duyamayacak olanın adıyla günaydınlarsın günü..Gece oldumu yıldızların
başından aşağı dökersin ’seni seviyorum’ dehşet sözcüklerini..
Harfler birbirine karışır ama sen karışmazsın bir türlü özsuyuna..
Tutar bir şiire anlatırsın içindekileri;
Şarkı söyleyen bir rüzgarın peşine düşüyorum bu gece
gecedüşlerinin ışığı yüzüme yansıyan
ardımda,hayata güle oynaya ıslık çalan çocuklar
bir şiir vapurun çatısından sarkarak geçiyor gözlerimden
kadrajda,devleti tahkir ve tezyif’ten hüküm giymiş bir öykü
ayaklarımız ıslak ıslak
fonda isyan şakıları yerine ayak seslerimiz
Şarkı söyleyen bir rüzgarın peşine düşüyorum bu gece
Su’ya düşlerini paylaş diyor bana
sen anlat biz dinleyelim diyorum
’Suyunu tüketen bir dağcı gibi’ dudaklarımız kuruyana dek dinleyelim
sonra gidip kuyudan çektiğimiz suyla ıslatalım elimizi yüzümüzü
sen anlat
bildiğin bütün lehçelerinden olsun düşlerin
kıymetli bir Cumartesiçiçeğiyle gelir otururuz dizlerin dibine
sevdiğin kentleri anlatırsın bize
ağlarsak da gözyaşlarımız aynı nehre akar hiç değilse
güldüğümüzde kuşlar sarılmıyor mu boynumuza..
-Fanusun içinden okyanus düşleyen küskün balık gibiyim
iğnesi kırık bir şarkı mırıldan geceye
bugün çokça nihavent makamındayım-
18 Ocak-8 Şubat 2014..
Mevsim papatya kırılganlığı
içimde kardelen sevinci
dilimde sırılsıklam bir şarkı
içimden geçenleri bir söylesem!
bu sabah bana gülüşünü verir misin..
Tabloya düşüyor yedinci gün
sürreel bir portreyim
dar geliyor ertesi günlerim
toprak toprak dağılıp tohum tohum serpiliyorum
akşamın yağmurunda bir güzel ıslanmışım
bedenim bozulmamış uygarlık
akademi,statü,biyografi=şöhret,
pahalı bir sokakta
iliklerime kadar serseriyim
dönerken bir çakıltaşı bıraktım
serde yakmak vardı kenti
vapurum o denli çıktı rotasından
harfleri olmayan bir lehçede kıpır kıpır bir dildir Cumartesi
ayrı duran iki yakasını birleştirir bazı kentlerin
Bunlar bir yana,on dokuzunda sevdiğin bir şarkı
otuzunda bile en ufak bir tahrifata uğramamış diyor bir yanım
topluma karışan yanım diyor ki,tok ve gür bir sesle
’Seni özel kılıyorum’ diyebilmenin hayali bile çok güzel
küçükken,seneye de giyebileceğim papuçlarım olmadı hiç
büyüdüm de bir günüm oldu
birbirimizin etrafında dönüyoruz,bütün çocuklar sokakta
çeperlerimi zorluyorum
çoğalıyor çoğalıyor çoğalıyorum
epik bir öyküde barbarlığın defterini dürüyorum
yedinci sanattan yedinci güne yatay geçiyoruz
kavgacı bir şiir de gecenin özgüveni tam
düşünmekten hüküm giymiş bir oyunun afişindeyim
martıdan denize esen bir bulutun takibindeyim
gün tebessüm renginde
çıplak değilim
varlığın şüpheye yer bırakmayacak kadar ışık
kışlık alfabelerin giyotininde
Cumartesi giyinikliğim
repertuarımda güz şarkıları
öyle güzelsin ki, öyle güzel
bitmesin istiyorum, gitme
gitmeyi diğer günlere bırak
yorgunluğunu sür bana
gökkuşağının yedi rengi dolanıyor bedenimde
saçlarımızdan tanıyanlara suçüstü yakalanalım
resimler saklar bizi
sen varsın diye bahar tadında bu esrik zamanlar
-Fazla sevinçli,fazla maviydi gece..
Ertesi güne uyanmak bile dehşet riskli..
Başucumda son derece örgütlü gökyüzü ve tutkulu geceyarısı..
Seni hiçbir şiirde barınamayan bir isim gibi seviyorum..
Uzandığım yerden yüzünü içiyorum bulut bulut-..
5.0
100% (26)