11
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
2799
Okunma
"bana Butîmar kuşunun hikâyesini anlatırdın hep...hani deniz suyu ile beslenen kuşu...eğer denizden su içerse; denizin kuruyacağına inandığı için su içmeyen ve susuzluktan ölen kuşun"...ben hep kuşların kanatlarında gezdirdim özgürlüğümü...ama kendim ne uçmayı öğrenebildim...ne de kanat çırpmayı...sen bunu hiç bilmedin sevgili...boşver sen beni yine öyle bil...öyle hür ve özgür...
...
vakit geldi
götürecekler birazdan
seneler sonra
gökyüzüne masum bir dilek bağlayıp
tahrip olmamış, günahsız bir bulut bulmak
öyle zor ki adıma
güneş çarpabilir dışarda
içerde köşe-kapmaca oynadığım duvarın
bundan sonra bana
ne kolunu uzatmasını bekleyeceğim
ne de başıma değen tavanın
iki adımlık hücreyle bir olup boyumu ölçmesini
üzülmüyorum aslında
zatıâlim kapalıda neyse
tabutun içinde de atar
nasıl olsa aynı voltayı
aynı çapraz buluşma
ve hiç uzamayan adımlarla
küçülüverir çabucak kalıbı
belki birkaç paslı çivinin
üstüme yamuk çakılışını
görmezden gelirim bu sefer
toprak ipotekliymiş ya da değil
kaç kemik düşermiş metre kare başıma
bilmiyorum
ne fark eder
Rodrigo’nun Gitar Konçertosu’na da gerek yok
vasiyetimdir türkülerle uğurlayın beni
kırk’ım çıkana kadar
ne yapın edin
güllerle örtün üstümü
ne biri ağıt yaksın mezarımın başında
ne de döksün bir damla gözyaşı
korkmayın yalnız olmayacağım orda
karşılaşacağız elbet eş ve dostla
gidiyorum sevgili
ne güneşim var şimdi
ne de su içebileceğim
bir avuç denizim
saatler ölümü
potansiyel suçlu beni geçerken
ellerini uzatıyorsun bana
elin elimde
artık gözlerimi yumabilirim
...
üzgünüm sevgili...giderken "hoşçakal" bile diyemeyeceğim sana...oysa nasıl isterdim saçının bir teline dokunup...bir elveda öpücüğünü kondurmayı yanağına...gel gör ki ruhum da yüreğimi iki duvar arasında hapsetmiş durumda...bilmeni isterim ki dilimin içinde yuvarlayıp durduğum bu şiiri sana yeterince lâyık görmüyorum...o yüzden bu şiiri eylemini gerçekleştirmeden kalbime diri diri gömüyorum...bir gün beni anlayacak ve hak vereceksin...onun yerine sana Nikola Vaptsarov’un karısına kendi kanıyla yazdığı ’veda’ adlı şiirini son görüş günümüzde okumayı düşünüyorum...
bu atış poligonunda ne seyirciye yer var, ne de sevdiklerine...zaten böylesi de daha iyi...kim ister ki idam mangası önünde sevdiklerine göz kırpıp el sallamayı...ama üzülme sen...beni aklında hep yüreği sağlam, başı dik hatırla...unutma ki adımlarım yerden kesilince özgürlüğüme kavuşacağım...ayakları zincirliyken daha iyi anlıyor insan...tutsaklık bütün hücrelerini farkına varmadan ele geçiriyor hemen...
neyse ki güneşli bugün hava...anlayacağın Azrail kıyak yapmış...üç beş çapulcu yağmurun eline bırakmamış beni...üç fatiha, bir âyetel kürsî’den sonra nihayet bütün iyi dileklerim kabul oldu...ölmek için elverişli ortam yani...manganın keyfi de tam çakır...yüzlerindeki bu alaycı gülümseme hiç eksilmedi ki...
giderken bütün gülleri yanaklarından toplayıp öyle gideceğim...gökyüzünde sana ve çocuklara da yer ayırtacağım merak etme...her gün bir yıldıza söz kesip, niyetlenirken içinden aşağı kaydıracağım...hiç değilse burda esir düşmeyeceğiz...hiç değilse kimse namlusunu dayatmayacak yüzümüze...
benim dağ yüreklim...kardelenim...gidince kapıyı kilitlemeyesin sakın üstüme...olur da saçların yollara uzar özlersin beni...iki elim kanlı da olsa koşa koşa gelirim yanına...belki duymayacaksın hiç sesimi...belki geldiğimin farkına bile varmayacaksın...ama bizde bu sevgi varken engel tanır mı hiç yüreğimiz...
vakit geldi...gidiyorum sevgili...elini elime, yüreğini yüreğime yerleştirip öyle gidiyorum...aklının bir köşesine tutunacak olursam eğer Botev’in şarkısını dinle geçer hemen..."kim ki özgürlük mücadelesinde düşerse o ölmez"...
ben ölmedim sevgili
ölmedim
"öperim
öperim gözlerinden"
...
Meral Gül