6
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
956
Okunma
geçmişin yontulmamış teninden alamasamda yalnızlığın sesini
koyu kırmızı gülün rengiyle ayakta dururum
hüzün bir yüzün fotoğrafından bırakırken şairliğimi
içime sessizce düşen dalgınlıkla
az az ısınırım
eteğinde umut taşıyan yıldızlar sarkıntılık yaparken
her sabah katmer yüreğimle gülerler
akşamdan kalma kadınlığıma
az önce yere kapanan rüzgarın kucağında yüzü çocukluğumun
sizi aradım zamanın misafir seslerinde ve
güneşin döndüğü her yerde
aklım bahçe duvarından atlar gibi
düş kıvrımlarına düşer gibi
korkusuzca
hangi sokaklara bakar beyazın dul kalmış başları
bilirim bu ağrılarda suskun masal gibi Annesizim
ardımda hani o büyüyecek çiçek tohumları
tutsak olurken tozlarıyla ruhuma
kıyılarda deniz dilimi çözer
tek kişilik yalnızlığa
uykularıma yılan gibi yatan mezarlar gezdiririm kafamda
yatağıma asılan saatlerde ıslanmaktan hiç korkmazlar
ve içimden hiç yoksul kalmazlar
kuş gibi konar göçerler
yüreğimden
attığım her adımda yanımdaki oyunlarımı bozar buzdağı gözleriniz
gölgesinde kırılıp duran
iki yorgun dal gibi saklambaç oynarız
ama ben sizi hiç bilmem ve
kırılmam
öyle dağılırız ki hüzünlere
tenimin duvarında çivili kalır
hayal gibi demlenen yaşamınız
eteğinde umut taşıyan yıldızlar sizi sardıkça kollarıma
her sabah katmer yüreğimle gülersiniz
akşamdan kalma kadınlığıma benim
5.0
100% (10)