20
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
3178
Okunma

Fatê’mle dertleşme vakti...
ruhunu arayan bir ceset gibi dolaşıyorum ortalıkta Fate!
tıpkı bütün cinnetlerin kendi nöbetini tutması gibi
kapının eşiğinde sabırsızlıkla bekleyip
bir öncekinden daha şiddetli olacağını bildiği halde
zapt edilmeyen duyguların yeni öfkeler doğurmasına
ve kursağında dolup taşan kinlerin kusulmasına
her akşam yataklık ediyor bu şehir döşeğini serip!
tren istasyonlarında izdiham alanına dönüştü gözlerim Fate!
kaç aşık sarılıp koklaştı içinde
kaç sevgili kaçıp uzaklaştı birbirinden küfürlerini basıp
ve kaç kişi tarafından çiğnendim sakız gibi
unuttum sayısını
ama kollarım var ya bu kollarım
vücudumdan ayrılıp başkasına emanet edercesine kendini
sarıldı boynuna hiç tanımadığı insanların
sanırsın ki bahse tutuştu bu topal ayaklarım
inatla çivilenip kaskatı kesildi olduğu yerde
üstelik alacaklı baktı herkes yüzüme!
sırtını yaslayacağın sağlam bir duvar arkanda yoksa Fate
alçıya alınmış kırık bacaklarıyla senden medet uman bu şehir
sevdiklerine köprü olmak şöyle bir yana dursun
ağrılarını ya da sızılarını dindirmekse tek derdi
gözünün yaşına bakmayıp biriktirdiğin hasretlerin
dış hatlarda bekleme salonunu mesken edinen ayaklarına
yatıya kalma meraklısı bir müebbet giydirip
intikam alırcasına ve suçunu ağırlaştırırcasına
üzerinden basa basa ezip geçmeyi seni
ve diri diri mezara sokmayı nasıl da ister bilir misin?
hani her ağaç ormanda tutuşmayı ister
her dalga denizde boğulmayı bekler
ben de onlar gibi tuzağına alışkın ve s/özüne sadık
düştüğü kuyudan kendi ipiyle kurtulmaya çalışan
kaderine boyun eğen zavallı kadınlar sınıfına
gönüllü katılıyorum bu sefer!
çul çaput satan bohçacılara kaptırmamak için sevdamı
orman misali içimde yeşermesine
köküne kadar dallanıp budaklanmasına
hatta alev almasına dahi izin veriyorum
ama gel gör ki o sevdiğim adamın
gözlerini kan bürümüş, savaşa dünden razı
bekliyor pusuda hain düşman gibi
boyumdan büyük hırçın dalgalarını
acımasızca üzerime boşaltıp
boğulup ayaklarına serilmemi
ve yangınımı söndürmek istiyor zoraki
oysa ben halimden memnundum be Fate!
nasıl ki insan bunalımlarını kendi yaratır
ve peşinden takılıp gider ya çıkmaza sürüklenip
hani her hata bir öncekini tetikler ya uykusundan diriltip
unutmuşum!
geleceğini bile bile kapımı vurup duran her özürün
aslında özünü yitirmiş süslü bir yalan olduğunu
yerlerde sürünen yaşlı gözlerin
paspas misali ayaklar altında gezinen
hep aynı sahnesini oynamaya alışkın
figüransız rolünü unutmuşum be Fate!
kendimden bile korkuyorum artık
korkularımın yeni bir sancıya davet çıkartıp
her davetin başka hüsranlara uğrayacağını
bu hüsranların tanıdık bir yenilgiden gelip
karşıma geçip kıs kıs sırıtacağını düşünüyorum
hani her yenilgi öç almaya yeminlidir ya
çok korkuyorum adını vermediğim sevgili gibi
bakışlarımın taş ve duvar kesilmesinden!
hâl böyleyken yüreğim o vefasız sevgiliye
yeni bir çıkarma yapar mı bilmiyorum
bildiğim günden güne eriyip gittiğim!
yani anlayacağın buralar bıraktığın gibi Fate!
gittiğinden beri yatak yüzlerini değiştirmedim
gece yarılarına kadar kahkahaları patlattığımız
bir o yana bir bu yana yorganı çekiştirip
biri duyacak diye kepenklerini indirdiğimiz dudaklarımız
birbirimizi ısıttığımız o senli geçen geceler yerlerde serili hâlâ
kokun sinmiş diye pijamalarını hiç çıkartmayıp üzerimden
onlarla yatıp onlarla geziniyorum evin içinde güpegündüz
sokak aynı dolaştığımız sana yabancı gelen sokak
her sabah yürüyüş yaptığımız kaldırımlarda
aynı yalnızlık ve kimsesizlik
insanlarda aynı telaşlı kovalamaca
ve aynı takındıkları maskeli yüz
birbirini yemeye devam ediyorlar hiç yorulmadan
neyse... sen bunları boş ver şimdi
laf aramızda seni çok özlüyorum be Fate!
oyy benim gülüm!
yokluğunda puzzle gibi dağılmışım sağa sola
her parçam kendi başına buyruk gitmiş
ara ki bulasın
ara ki yamasını tekrar vurasın!
olsun be canımın içi sen beni kafana takma sakın!
niyetim patlamaya meyilli cümlelerle
seni de can evinden vurup yaralamak değil!
ya da gurbetin kucağında özlemlerle boğuşup
her gün bambaşka kelimelere gebe kalıp
vaktinden önce doğurtup herkesin gözü önünde
ayaklarından tavana asmak da değil!
bilesin ki eline geçmesi biraz zaman alır bu mektubun
tut ki bir kelebek kanadıyla uçup konacak yanaklarına
ya da tut ki gökyüzünden yağmur misali düşecek avuçlarına
eteğimizin ucunda ninnilerle sallayıp yatırmaya çalıştığımız umudun
şafak sökünce derin uykusundan uyanıp
yol göstermesine vakit var daha!
bekle beni Fate...bekle!
geleceğim yanına
uzak değil çok yakında
güneşe çevirip yüzümüzü
sarılacağız u.mutlu yarına!
Meral Gül...