5
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1115
Okunma

Ağlayan bir çocuğun acısından koptuk
yanı başımızda yığınla hüzün…
Biz bilirdik umut dağıtan sabahlara uyanmayı
unuttuk akşama doğru geçmişimizi
O çocuk ki bizden izler taşıdı
biraz ana yüreğine özlemdi yaktığı ağıt
ve az birazda gitmiş bir babaya beddua
Doğduğuna isyan eder miydi insan
oyunlara nefretle bakar mıydı
saklambaç çağındaki bir çocuk
Oldu işte olmaz denilen şeyler
dünya hep maketlerdeki gibi masum değildi
fezadan göründüğü kadar da uzak değildi yaşam
avucumuzun içinde patlayacakmışçasına
beklerdi en zayıf kalmışlığımızı
Varoşların dilinde konuşan insan
eğer ki karıncaya bile oğul gözüyle bakıyorsa
ayak ucuyla basıyorsa acımanın toprağına
ve bir ekmeği bölüyorsa katık edip
ye diyorsa ey tanrının misafiri ye
içinde göğe uzanan bir boy doğrulur
ve yeniden doğar insanlığının üstüne
Acısından koptuk ağlayan bir çocuğun
saçlarımızdan döküldü öksüzlüğün rengi
bilirdik ki umut maviye kokardı hep
sevgi kırmızımsı bir gerçekliğe…
Ama gökyüzü açık değildi bazı günler
mavi uzaklarda kalır
ve sevgi ne kadar kırmızı olsa da
ateş önce kuru dalları yakardı
sevgisizliğin rengi siyaha çalardı sonunda…
acı, bir çocuğa yapışmış küldü artık…
Nevzat KONŞER
Haziran 09
5.0
100% (2)