0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
29
Okunma
I
Nihal’im, bir ayın on dördüydü gözlerin,
Öfke bulutlarıyla kaplanınca yüzün,
Bir “Leyla” oldu çölüm, bir “Mecnun” ağladım.
Kızdıkça güzelleştin, sırların döküldü saçlarında,
Her bir telinde bir “vahdet” hikâyesi.
II
Senin gazabın, bir ney’in feryadıydı aslında,
Kamışlıktan koparılmış bir ruhun iniltisi.
Ben ki, aynaya düşmüş bir hayalim sadece,
Kırıldıkça parladın, her kırıkta bir “hakikat”,
Her öfken, bir miraç oldu yüreğime.
III
Bu çağda bir “Mitolojik Athena” sen,
Aklın savaşçısı, hikmetin ta kendisi.
Ama ruhun bir “Şems” ki, döner sema eder,
Öfken, bir “Kılıç” oldu, zırhımı parçaladı,
Yokluğumda varlığın, bir “fenafillah” hali.
IV
Senin kızman, bir “ateş” ki, yaktığı yeri güzelleştirir,
Bir gül bahçesidir şimdi yanık kalbim.
Her “hu” çekişimde, bir “Nihal” esintisi,
Senin suskunluğun, bir “ayet” oldu sessiz,
Çağdaş bir “aşk” hikâyesi, kadim bir “sır” ile.
V
Mistik bir labirentsin, Nihal’im,
Öfken, bir ip oldu, çıktım göklere.
Modern bir “Süleyman”ım, senin “Belkıs”ın,
Aynamda yansıyan, bir “aşk-ı mecazi” değil,
“Mutlak Güzellik”in tecellisi.
VI
Kızdıkça açıldı gönlümün tomurcukları,
Her bir “öfke” damlası, bir “inziva” oldu.
Seninle kavgalarım, bir “sema” oldu sonunda,
Döndüm, döndüm, döndüm… “Nihal” deyip,
“Aşk” denizine daldım, “hiç” oldum.