6
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
184
Okunma
Gece neden mattır karadır
Bilir misiniz beyim
Ufuksuzdur
Çatısızdır çünkü gece dense de
Ne güneşin ihaneti yüzündendir bu
Ne ayın rehavete kapılmasından
Her ne kadar
Yıldızlarla oyalı çember olsa da gece
Bazı insanlardır onu kara’ya boyayan
Onlar
Aynada yüzleri
Mazide izleri
Kaldırımda gölgeleri
Öbür güne mecalleri olmayan
Meydan okudukça güne ve güneşe
Gece körü teşhisi konan
Şarkılardan mahrum
Türkülerden muzdarip
Zılgıtlardan ibaret
İnandığı uğruna tutuştukça kavgaya
Anarşist diye yaftalanan
Kamburumuzu görenlerin
Tu destur bismillah deyip kayıplara karıştığı
Sularının klorlu aktığı hanelerde apışıp kalmış
Sultanın ve dahi
Sulta’nın sus’tasıyla bağrı deşik olanlardır
Dünleri okul kapısından teğet geçmiş
Dinleri şaibeli
Bugünleri torna tezgahında rehin tutulan
Yarınları meçhuliyet abidesi
Haraç mezat pazarların milyarda birlik payı
Üç aşağı beş yukarı belki on beş yirmi
Kim bilir belki otuz kırk
En nihayetinde brüt elli altmış yılın
Net omuz dolusu yükün bakiyesi
Gayrisafi milli haFızanın bir nebzesi
Kız oğlan kız örslerde örselenip
Çoban ateşiyle bilenmiş aşkların blançosu
Yüzlerine maske yerine can havli takınmış
Çay ve sigaranın yegane kan kardeşi
Ben gibi efkarında boğulanlardır geceyi karartan
Nerede görseniz tanırsınız bizi beyim
Nerede görseniz tanırsınız
Saçımız ay grisi
Şakağımız namlu oyuğu
Alnımız görülmüştür damgalı
Yüzümüz ayaz kavruğudur bizim
Sırtımız küfe kamburu
Göğsümüz çapraz tutuş
Bileklerimiz kelepçe yırtığı
Ellerimiz öbek öbek nasır
Bacaklarımız varisli
Ayaklarımız
Yorgunluktan yalpa yalpadır bizim
Ne karanlık bayatlar bizde beyim
Ne bulutlarımızın mavi yüzü görmüşlüğü vardır
Bu yüzden mavi değildir deniz asla bize
Bazen koyu yeşil bazen loş kahverengi
Bazen gök turuncusu ama mavi değil
Ki biz denizi biraz kartpostallardan
Biraz siyah beyaz filmlerden bilenlerdeniz
Çizemeyiz bu yüzden resmini
Yerden tavana
Dört dörtlük yedinci duvarıdır odanın
Dertlerimizi pay ettiğimiz yalnızlık bize
Ve gün doğar doğmaz akşam üstüdür içimiz
Kimsenin ruhu bile duymadan üstelik
Düş tüyü döşekten bakınıp
Tavanda sıladaki aşkımızı aranırken gözlerimiz
Hatta
Ölsek
Gecenin köründe
Sokağın buz kesmiş bir saniyesinde mesela
Ya da
Gözlerimiz bağlı
Altımızda tabure devrik
Yağlı urgan büzerken boğazımızı
Yahut
Öpse babamızın öpmediği alnımızı kor bir mermi
Hiç öpülmemiş diye alnımız
Bir daha
Bir daha
Bir daha diye tepinip can çekişirken
Ne öldüğümüzü söyleyen olur suratımıza
Ne kadavramıza iltimas geçen morgda
Ne cesedimizi paklayan gasilhanede
Ne de ahirete uğurlayacak tek bir şahit bulunur
İyi bilirdik deyip
Üç Kulhuvallah bir Elham okuyacak
Belki ortası bile değil git git bitmeyen yolun
Belki çeyreği ya da az sonrası
İlk replikte koptu belli ki film
Sonuçta
Düştük bir kere
Bir vakitte
Bu iki ucu ablukalı tünele
Düştüğümüz yer
Siyahtan köşeli
Buzdan bıçkın
Kağıttan keskin
Demirden soğuk
Soluk dediğin
Biraz köz
Biraz töz
Biraz güneşte kavrulan damla
Biraz öpen dudağın şimali
Biraz harman
Bir şey gelmez elden
Sahi
Kimin içindi yaşamak
Neydi mesafesi ömrün
5.0
100% (7)