10
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
289
Okunma
Sanki dalından koparılıp
Hiç ellenmeden mutfaktaki tabakta unutulmuş
Çürümeye yüz tutmadan önceki kırmızı
Kıpkırmızı elma gibiydi dudakları
Dipdiriydi hep - En azından o vakitler dipdiriydi -
Hep kırmızı giyerdi
Siyah ya da mor desenliydi her elbisesi
Kızıldı saçları organik kızıl
Kıpır kıpır iri memeleriyle yürüyen meyve ağacıydı mübarek
Sanki
Mor yapraklı kızılımsı meyve ağacı gibi bir şey
(Ağaç dediysem öyle asırlık çınar ya da bodur ağaç değil canım sizde yani... Rüzgar nereye, gövdesi oraya cinsinden ince, narin, kıpır kıpır ağaç... Belki de güldü, diken diken gül... Belki de dikenler yüzünden yaklaşamazdı hiç kimse...)
Kimmleerrr
Kimmleerrrr
İstemişti de hiç birisine vermemişti
Yüzde bir bile yüz
Dedim ya kız oğlan kızdı düşleri
Ve sadıktı düşlerine de adam gibi sevmeye de
(Bakkal mı desem, müezzin mi, simitçi, seyyar köfteci, gazozcu mu? Hatta işportacı, kahveci, kokoreççi mi? Ne bileyim işte, leblebicisinden akşamcısına, piyangosundan antikacılar pasajının çaycısına, klarnetçisinden eskicisine kadar kimmlerr kimlerrr istemişti de hiç birisine vermemişti
Yüzde bir bile yüz...)
Bir keresinde bende istedim
Pazardan geliyordu elinde fileler
Elma armut falan sulu sulu meyveler vardı
Size göre sol bana göre sağ elinde
Size göre sağ bana göre sol elindeyse
Ispanak pırasa domat falan
Kendini rüzgara bırakmış ağaç gibi
Salına salına geliyordu pazardan
Adımları sürekliydi
Ve cüretkâr bir sürükliliği vardı adımlarının sürekli
Ama
Yanından geçtiğini kendi rüzgarına kata kata
Sessiz sessiz ve dahi
Kendimden emin çıktım önüne adam gibi dimdik
Üstüm başımdan tutun da
Saçlarım olsun ayakkabılarım olsun cillop gibi
Antrenmanlı ve hazırdım geceden yani
Önce öhhömm öhhömm
Diye boğazımı temizleyip akort ederek sesimi
Merhaba Mualla dedim tebessüm etti
Karıştırdın sanırsam Müesser ben dedi sırıttı
Müesser şeyy benn dedim hıhı diye kafa salladı
Ayy bayılcam ayol şimdi nasıl tanımazsın ben Müjgan
Dedi kikirdedi
Müjgan dedim güldü
Selam tatlım ben Mualla dedi
Buyur anam dedi
Kahkaha attı masallardaki cadı gibi
Mumu Mu uuualla dedim
Be be be benn
Bibi bir kere oo oooll suu uuun
Se se see e enii sss si si siii diye kekelerken heyecandan
Gerisini diyemeden küt diye yapıştırdı lafı
Hassstırrr ordan bücür daha adımı bilmiyon
Diye kükredi
Bana dedi hadi dedi ordan dedi bücür dedi
Hasstırr dedi bana dedi
Başka şeyler de dedi sanki de
O esnada ben sadece soluğumu duyuyordum
Bir de kafamın içinde çakan şimşekleri
Karşımda
Ağzı burnu şekilden şekile giren ama sesi duyulmayan
Dikenlerini mermi gibi batıran kuru gül ağacı bir Müesser
Yok yok Müjgan
Hay lanet
Karşımda
Dikenlerini mermi gibi batıran kuru gül ağacı bir Mualla
(Oysa ben; bir kere olsun seninle sinemaya gitmeyi çok isterim! Ne dersin? Diyecektim sadece.
Ama yalan yok
Çok hastı, hastır deyişi
Ki içimi kocaman bir hayranlık kaplamıştı
- Hem kız oğlan kız hayalli
- Hem de sapına kadar delikanlı hatunmuş demek ki
Dedim ayakkabılarıma
Yere bakmasam yüzüne derdim belki ama bir tek yeni cila çektiğim ayakkabılarımdan bana bakan yüzüme bakabiliyordum Münevver’in adını hatırlayamamanın utancından
Bak işte yine oldu şaştı aklım
- Hayy senin aklına dimağına adam!)
Nasıl somurtmayayım a dostlar
Bana yapılır mıydı yahu bu
Tamam bir mimar
Ne bileyim bir doktor ya da mühendis değildim ama
Ne bakkal ne müezzin ne kahveci
Ne gazozcu ne de kokoreççi değildim hani
Seyyar satıcı piyangocu
Hatta klarnetçi hiç mi hiç değildim
Çiçekçiydim ben heheyy çiçekçi
Onlardan daha gençtim diriydim hem
Yakışıklı değilsem bile çirkin de
Uzun burunlu da şimdiki kadar açık alınlı da değildim
Ama kısaydım ondan hafif kısa ama
Yumurta ökçe iskarpin giysem
Topuklarına bassam yetişecek kadar kısa
Her şeyi geçtim
Ne olursa olsun bana yapılır mıydı ulan bu
Ah Meliha ahhh
Şunun şurasında (hani şu var ya şu onun tam şurasında)
Bi’sinemaya gitsek
Omuz omuza Yeşilçam filmi izlesek ne olurdu ki sanki
Ha ha ha hadi ooordan kız kurusu see eenn de dedim
Yürüdüm gittim
Bacaklarım ve adımlarım sürekliydi
Ve cüretkâr bir sürükliliği vardı adımlarımın sürekli
Dosdoğru meyhaneye vardım
Bir baktım meyhane ana baba günü
Bakkal müezzin simitçi
Seyyar köfteci gazozcu kahveci
İşportacı kokoreççi leblebici ve akşamcı
Antikacılar pasajının çaycısıyla
Piyangocu hurdacı ve klarnetçi vardı
Kafa kafaya vermiş şarapla kafa çekiyorlardı
Kimsede çıt yok
Kapı gıcırtısına dönüp bakmışlardı bana bir
Sonra
Dönüp masaya
Sigara dumanına gömülmüşlerdi
Belli ki az önce buradan geçmişti Mualla
Hepsinde diz boyu içine göçmüş çığ vardı belli
Bir şişe de ben açtım
Köşedeki masada kırmızı
Ne işim olur ki benim simitçi kahveci gazozcuyla
Hele ki bakkal müezzin ve işportacıyla asla
Çiçekçiydim oğlum ben çiçekçii
Hayatta aynı masada oturmam hiç biriyle
Hem de efkâr denen mendebur
İçime kale burcu dikerken imkansız
Bütün hıncım
Hatta yol boyu yanımda taşıdığım küfürler dahil
Yok yoktu masada
Niyeyse bir zaman sonra
Aldı eline klarnetçi klarneti
Üfledi son nefesini verircesine tüm nefesini klarnete
Dinledikçe galeyana gelip klarnetin sesinden
Masaları birleştirip
Hep bir ağızdan küfrettik koro halinde
Tüm yüzümüze bakmayan hayallere
Mualla mı
O
Devam ediyor
Kız oğlan kız düşlerini ve kızıllığını kurutmaya
Mutfakta unutulmuş meyve tabağında
Çürümeye yüz tutmuş elma çünkü hâlâ
Belki bir manav çıkıp
Çalar
Yeşertir kalbini kırkından sonra