8
Yorum
43
Beğeni
0,0
Puan
508
Okunma
Ey, gecenin yüzüne ay düşüren yâr,
Arsız aşkın gözünde çeşmli bir bakır çınlar.
Yol uzun, saçlarındaki tortu, siyah bir dantel,
Usulca bir adım, dizimde Sira’nın ağrısı.
Vakit bir tuhaf eşik,
cumartesinin kıyısında al bir güneş.
Serkeç bir ruh, yeşil dallara sinerken,
Irmak, sarı süslü güllerin bağrından akar.
Göğe bakar uzun bir silüet,
Bir çocuk konuk olur, rüyasını parça parça anlatır.
Ağacın gövdesi yazın sıcağında kanar
Sır, toprağın nemli alnında filizlenir.
Soytarı bir oyun bu, dilde saklı bir ahenk,
Masanın yorgun çizgisi, dul bir kadının özlemi.
Turna kuşu uçar, hâni o baharın notunu bırakır.
Nal sesiyle soluklanan yârin adımları,
Bir düşten öperken,
iyi ki sustu ağrı,
gül açtı tam ortasında.
Ocakta ateş, usulca bir umut yakarken
Yüksek bir gövdenin suskun yarısında yüzün kalır.
Su sıcak bir ezgi gibi ruhuna akar bu dünyada,
Saçının siyahında güneş kızılı bir düş.
İyi ki bu yol var,
iyi ki aşk var,
Kapıda gül,
vakit bizi dilim dilim öper
....