11
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
309
Okunma
bırak gündüzü
kendi rüyasında bile
kaç kere ağlatabilir ki anasını bir evlat
babasının gördüğü kaç kâbusta hortlar
iki eli kanlı cani bakiyesi gibi
sırf bu yüzden diyorum ki bazen
anne ve babamın bir anlık günahlarına
ceza olarak mı geldim acaba
bu cüzzamlı
bu hummalı dünyaya
bahtsızlığımın mimarı
katlimin ilamı mıdır
beni ezip duran bu dikenli mengene
beni kül etmek için ant vermiş yemin etmiş
içimde harıl harıl yanıp duran bu çingene ateşi
nedir ki günahım
reva mıdır bana
kafamın içinde halaya durmuş
bu kampana korosu
bu sûr konçertosu
yetmezmiş gibi
anama babama ettiklerimin sırtımı deşen ahı
ruhumun bedenimle kavuştuğu kavşakta
ayrı düşmüşüm sevdamdan
kucağına düşmüşüm kahrın
hem de
analar üstünü örtüyorken evlatlarının
babalar abdest alıp namaza durmak
demli bir çay içip işe gitmek için doğrulurken yatağından
bir bebe bomba seslerine inat gülüyorken rüyasında
polis telsizlerinde eşkalini tarif edilip
bekçiler köşe başlarında pusuda beklerken
bir zanlıyı
okul çantasını sırtına atıp
gocuğunun kapüşonunu başına geçirmiş
bir köyden diğerine yola düşerken kara kışta bir kardelen
göz boyasın diye fırça çekiyorken
bir çocuk boya sandığına
saçlarını sevgilisinin yüzüne sürüyorken
son kez sevişen bir kadın
yaşlı bir teyze
ha öldü ha ölecek diye
kocasının soluklarını sayıyorken
ayrı düşmüşüm varlığımın mihmanından
gece ve seherin o buluşma vaktinde terk edilmiş
kendi ölümüne
kendinden başka ağlayanı olmayan
Araf’ta kalmış mümine dönmüşüm
yolu cehennem olan
şadırvan görmemiş
abdestsiz meczubum oysa
ne din bilirim
ne kutsal
ne iman
hatta
hayli vakit olmuştur içimdeki çocuğun
boyumu geçen gölgesini yitirmişliğim
hayli vakit olmuştur
içimdeki kuşların yetimliği
oysa
bayramlarda
halaoğlunun eskisini giyen çocuktum ben
anası üzülmesin diye yalandan yere gülümseyen
için için mahcup
utanç içinde
gittikçe sessizleşen
şimdi
Nuh tufanında
yüzerek karaya çıkmış kadar yorgun ve terliyim
yüzümü unutmuşluğum kadar eskidir sandukam
kefen niyetine sarmışım başıma
ayağımı tökezleyen tüm ahlarımı
giymişim üstüme
evliya hırkası niyetine
yuğ artığı o kesif soluğumu
herkesin kaçtığı o son vagona
son anda
son adımını atmış mülteci gibi
istim üstündeyim her an her daim şimdi
sırra kadem basmaya ramaktayım yani
yitip gideceğim
Kays misali
harlı kızıl çöllerde
az kaldı
" " "
ellerimde
gidişinin kuru ayazı
avazımda ayak sesinin
uğultusu var yâr
duy sesimi duy ey yâr
duy bu virane gönlün sığındığı yegâne dergâh
duy bu yitik ömrün tahammül fermanını duy
uzan
tut ellerimi
yoksa kül olacak
sensiz bu canevim
" " "