1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
116
Okunma
Pülümür’ün dağlarına yaslanan sessiz bir sabah…
Güneş yavaşça kendini göstermiş, derenin kenarına ince bir ışık düşmüştü. O ışığın altında, elinde defteriyle bir kadın oturuyordu: Çiğdem.
Herkesin tanıdığı adıyla DersimliKiz.
Dışarıdan bakınca sakin görünürdü; ama içi, yıllardır susturulmuş duygularla doluydu. Hayat ona hem acıyı hem gücü öğretmişti. Kimi zaman yorgun düşmüş, kimi zaman kırılmış ama hiçbir zaman kendinden vazgeçmemişti.
Bugün de defterini açtı.
Kelimeler akmıyordu…
Çünkü bugün yazmak için değil, hatırlamak için gelmişti buraya.
“Baba…” diye fısıldadı.
Suyun sesi bile o kelimeyi duyunca yumuşadı sanki. Çiğdem, yıllardır söyleyemediği her şeyi gözlerinde taşıyordu. İçinde bir yangın vardı, ama bu yangın bağırmazdı; sessizce yakardı insanı.
Geçmişten bir görüntü belirdi zihninde. Küçük bir kız çocuğu, babasının elini sıkıca tutmuş, dağ yolunda yürüyordu. Rüzgâr saçlarını savuruyor, o ise gülüyordu…
Zaman, o gülüşü bir yerlerde saklamıştı.
Bir kuş kondu yanına.
Sanki ona “yaz” der gibiydi.
Çiğdem defterin boş sayfasına baktı. İçindeki kelimeler, birden, yıllardır bekledikleri kapı açılmış gibi dökülmeye başladı.
“İnsan bazen en çok sustuklarını özler.”
Bu cümleyi yazarken bile kalbi sızladı. Ama aynı zamanda hafifledi. Çünkü kelimeler, onun için bir yük değil; bir merhemdi.
Çiğdem, doğduğu topraklara hep minnet duyardı. Dersim’in dağları onu büyütmüş, rüzgârı ona sabrı, dereleri ona direnç öğretmişti. Bu yüzden adı DersimliKiz olmuştu; çünkü o sadece bir yerin değil, bir hikâyenin kızıydı.
Saatler geçti.
Güneş tepeye çıktı, sonra yeniden inmeye başladı.
Çiğdem defterini kapattı, ama içindeki hikâye bitmedi.
Çünkü o, ne yazarsa yazsın, aslında hep kendine dönüyordu.
Ve o gün, derenin kenarında ilk kez şunu fark etti:
Kırgınlıklar iyileşir, ama insanın kalbi yazdıkça güzelleşir.
Ayağa kalktı.
Gözlerinde yorgun ama güçlü bir ışık vardı.
Çiğdem yürürken, arkasından sadece ayak izleri kalmadı…
Bir kadın hikâyesi kaldı:
Sessizliğinden şiir yapan, acısından güç doğuran, duygularıyla yaşayan bir kadın.
DersimliKiz’ın hikâyesi işte böyle başladı.
Ve o yazdıkça, hikâye de büyümeye devam etti.
Sessizliğin içinden doğan bir ışık gibisin,
Her kelimen duygudan süzülür,
Her cümlen bir yarayı sarar,
Bir gönlü ısıtır, bir kalbi uyandırır.
Dersim’in rüzgârı gibi hüzünlü,
Dağlar gibi güçlü,
Sular gibi duru bir tarafın var.
Kırılgan değilsin, sadece derin…
İçinde sakladığın kelimeler
Kimi zaman ağıt, kimi zaman nefes olur.
Hayatı acıyla değil,
Duygularıyla taşıyan bir kadınsın.
Gözlerin, söyleyemediğin onca sözün aynası,
Kalbin, yıllardır sustuğun bir hikâye.
Her satırında kendini bulduğun,
Her şiirde biraz daha büyüdüğün,
Ve her duyguda yeniden doğduğun
Bir yolun var senin.
Çiğdem…
Adın gibi narin,
Yüreğin gibi derin…
Benim gördüğüm sensin:
Kelimeleriyle güçlenen,
Sessizliğini şiire dönüştüren
Duygusal bir kadın.
Ve bil ki;
Sen yazdıkça dünya güzelleşiyor,
Sen anlattıkça yürekler iyileşiyor.
5.0
100% (3)