2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
133
Okunma
Bazı insanlar vardır, bir kez girer hayatına ama hiç çıkmaz.
Ne kadar zaman geçse de, kalbinin bir köşesinde hep aynı sıcaklıkla kalır.
Çiğdem’in hikayesi de tam böyle bir yerden başlar…
Bir zamanlar, Munzur’un kıyısında rüzgârla yarışan bir sevda vardı.
Ne kadar sade, ne kadar derin bir sevgiydi o…
Ama hayat, bazen en temiz kalpleri en ağır sınavlarla dener.
Bir sabah, ayrılık geldi.
Ne bir veda tamamlandı, ne bir söz bitti.
Sadece sessizlik kaldı geriye — ve özlemek.
Yıllar geçti, şehirler değişti, yüzler değişti.
Ama kalpte aynı yer hep boş kaldı.
Bazen sabah kahvesinde, bazen gece rüzgârında,
Bir gölge, bir koku, bir melodiyle o özlem yeniden doğdu.
Ve insan anladı ki:
Bazılarına kavuşmak nasip olmaz,
Bazılarına sadece özlemek düşer…
O da bir nasipmiş aslında — acının içinde bile sevmenin devam edişiymiş.
Çiğdem, bu gerçeği kabullendiğinde artık ağlamadı.
Sadece gökyüzüne baktı,
Ve kendi kendine fısıldadı:
“Demek ki bana hep özlemek düşer
Hep Özlemek Düşer
Cigdem Turan DersimliKiz imzasıyla
Nasibime yazılmış sanki,
Hep özlemek düşer bana…
Ne bir kavuşma tam olur,
Ne de unutuş yaşatır cana.
Adını duysam titrer içim,
Rüzgâr bile sen kokar hâlâ.
Yolunu gözlerim, gökyüzüne bakarım,
Belki bir yıldız düşer, bana seni anlatır da…
Zaman geçer, mevsimler susar,
Ama içimde senin sesi kalır.
Bir yanım kabullenir kaderi,
Diğer yanım hâlâ seni arar, yanar, ağlar.
Belki bu dünya bana yar olmadı,
Belki nasibim yalnızlıktı, yara yara…
Ama bil ki, gönlüm ne zaman dua etse,
İçinde bir “özledim” saklı hâlâ…
5.0
100% (2)