2
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
212
Okunma
Yirmi yıl önceydi…
DersimliKiz, gençliğinin en derin zamanlarında, kalbini ilk kez sarsacak bir aşkla karşılaşmıştı. O aşk öyle büyüktü ki, gece gündüz aklına düşüyor, Munzur’un suyunu dinlerken bile kalbinde onun adı çınlıyordu.
Ama hayat, her zamanki gibi acımasızdı. O sevdası, ne tam kavuşabildiği bir sevgiliye dönüştü, ne de tamamen unutulabildi. İnsan bazen birini değil, onunla birlikte gelen duyguyu sever. DersimliKiz de yıllar sonra fark etti ki, sevdiği şey belki de o insanın kendisi değil, ona duyduğu sevmenin kendisiydi.
O sevgiyle büyüdü, o sevgiyle acı çekti, o sevgiyle güçlü oldu. Zaman geçti, yıllar aktı, yüzler değişti, şehirler değişti, ama kalbinde hep aynı cümle kaldı:
“Belki de seni değil, seni sevmeyi sevdim.”
Bu söz, onun için bir yarım kalmışlığın değil, aslında bir direnişin ifadesiydi. Çünkü o sevmek, bir kişiden bağımsız, kendi ruhunun en saf haliydi. Yirmi yıl sonra bile o duygunun ateşi sönmedi; aksine, onun kim olduğunu, nasıl bir kadın olduğunu hatırlatan bir iz oldu.
Ve böylece, o cümle bir şiire, şiir bir hikâyeye, hikâye ise DersimliKiz’in kalbine kazınmış bir ömürlük hatıraya dönüştü.
Belki de Seni Değil, Seni Sevmeyi Sevdim
Belki de seni değil,
seni sevmeyi sevdim.
Gidişine değil,
ardında bıraktığın boşluğa bağlandım.
Belki de gözlerini değil,
gözlerindeki hayali sevdim.
Ellerini değil,
bir gün tutarım umudunu sakladım.
Yıllar geçti…
Sen çoktan başka yollara yürüdün,
ama ben hâlâ aynı yerdeyim:
Sevmenin kendisine tutkun,
senden arda kalan hatıra gibi.
Belki de seni değil,
seni sevmeyi sevdim.
Çünkü sen kaybolsan da,
sevmek kalbimde
ölmeyi bilmedi.
5.0
100% (4)