1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
67
Okunma
Cigdem o akşam yine penceresinin önüne oturdu. Şehrin ışıkları yavaş yavaş sönüyor, sokaklar sessizleşiyordu. Ama onun içinde bir fırtına vardı; adı söyleyemediği bir sevgi.
Gün boyunca defalarca düşündü:
“Acaba bugün söyler miyim?
Acaba ‘seni seviyorum’ demek için cesaretim yeter mi?”
Ama her seferinde kalbi hızlandı, elleri titredi, kelimeleri yutkundu.
Çünkü o söz, onun için sıradan bir cümle değil, bir kalbin kapısıydı.
Oysa bilmediği bir şey vardı:
O da aynı şekilde hissediyordu.
O gece telefonuna bir mesaj geldi.
“Bana bir sır söyle.”
Cigdem uzun süre ekrana baktı. Yazıp sildi, yazıp sildi.
Sonunda sadece küçük bir cümle kaldı:
“Ben seni seviyorum… ama bunu söylemek için zamana ihtiyacım var.”
Mesajı gönderdiğinde kalbi göğsünden çıkacak gibiydi.
Dakikalar geçti… cevap yok.
Cigdem bekledi, düşündü, pişman oldu.
“Keşke göndermeseydim” dedi kendi kendine.
Tam telefonu bırakacağı sırada ekran aydınlandı.
“Ben de seni seviyorum. Uzun zamandır biliyorum.
Sen söyleyemesen de, kalbin çoktan söylemişti.”
Cigdem’in gözlerinden yaşlar süzüldü.
İçinde sakladığı tüm korkular, o anda dağılıp gitti.
Söylenemeyen sözler, nihayet yolunu bulmuştu.
Ve o gece ilk kez, Cigdem sessizliğin içinde bir huzur hissetti.
Çünkü en büyük gerçeği sonunda duymuştu:
Bazen kalp, kelimelerden önce konuşur.
Kalbimin en sessiz köşesine saklayayım.
Seni seviyorum demek kolay değil,
Biliyorum… zaman gerek, cesaret gerek.
Ben de seviyorum aslında,
Ama kelimeler boğazımda düğüm düğüm,
Sadece içimde söylüyorum,
Kimse duymasın diye değil…
Kırılmasın, incinmesin diye.
Belki bir gün,
Kalbim dudaklarıma güç olur,
Sana usulca fısıldarım:
“Ben de seni seviyorum…”
O zamana kadar
Bu sır ikimizin arasında,
Ben söyleyemem, sen duymasan da
Kalbim her gece adını anıyor sessizce.
5.0
100% (2)