1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
122
Okunma
Bu şehir beni boğuyor…
duvarları üstüme kapanıyor sanki,
caddeleri dar, sokakları karanlık.
Ne kadar yürüsem,
aynı yere varıyorum:
yalnızlığın orta yerine.
Bir vakit buraya umutla gelmiştim,
gökyüzünde kuşlar döner,
ışıklar caddeleri süsler,
insanlar birbirine gülümser sanmıştım.
Ama öğrendim:
bu şehirde herkes koşar,
kimse kimseye bakmaz,
yürekler birbirine değmez.
Yalnızlığın adı kalabalıktır burada.
Çarşılardan geçerim;
bin renk, bin ses,
ama içimde tek bir sessizlik: sen yoksun.
Her köşe başında bir hatıran saklıdır;
bazen bir kahve kokusunda,
bazen eski bir şarkının çarpık notasındadır.
Ben onları toplarım,
kırık aynaların önünde kendime bakar gibi.
Bu şehir beni boğuyor…
geceleri penceremden bakarım;
karşı apartmanda ışıklar yanar,
birileri kahkahalar atar,
birileri kavga eder,
birileri uyur.
Ben ise bir sigara yakar,
kendi dumanımda boğulurum.
Çünkü bilirim:
bu şehirde dertlerin sesi yoktur,
duvarlar yalnızca yankı yapar.
Bir zamanlar sahile indim.
Deniz bile yabancıydı burada.
Dalga kıyıya vurdu,
ama bana bir selam vermedi.
Martılar uçtu,
ama kanatlarında haber taşımadı.
O an anladım:
şehir, insanı denize bile hasret bırakabilir.
Bazen sokak lambalarıyla konuşurum.
Onlar da benim gibi sessizdir;
yalnızca yanar, yalnızca söner.
Bazen köprülerin altına inerim,
orada evsizlerin ateşine otururum.
Onlar bana hikâyeler anlatır,
ben de susarak dinlerim.
Çünkü sözden çok suskunluk yakışır bana.
Bu şehir beni boğuyor,
ama ben yine de ondan kopamıyorum.
Çünkü sen bu şehrin bir yerindesin belki;
belki bir otobüs durağında,
belki bir çayın buharında,
belki de hiç bilmediğim bir sokak aralığında.
Ve ben seni bulurum ümidiyle
bu boğuntuyu yaşıyorum.
Ama günden güne anlıyorum ki,
şehirler insanlar gibidir:
kimini bağrına basar,
kimini dışlar.
Bu şehir beni bağrına basmadı,
beni hep itekledi, hep susturdu.
Ama ben yine de susmadım;
sokaklarına adını kazıdım,
duvarlarına gözyaşımı sürdüm.
Şimdi soruyorum sana, ey şehir:
beni neden boğuyorsun?
Ben sana ekmek getirdim, umut getirdim,
ama sen bana
dikenli kaldırımlar,
zehirli yalnızlıklar,
karanlık geceler sundun.
Yine de yürüyorum,
çünkü gitmek de kolay değil.
Her giden arkasında bir iz bırakır;
benim izlerim sensizliğe yazılmış,
benim adımlarım sana bağlı kalmış.
Bu şehir beni boğuyor…
ama bil ki,
bir gün gideceğim.
Arkamda yalnızca yankılar bırakacağım,
ve o zaman anlayacaksın:
bir adam, seni nefessiz kalmamak için terk etti.
5.0
100% (2)