1
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
194
Okunma
Yıllarca sustum,
dizlerimde çürüyen dualarla,
gözlerimde yanık bir özlemle,
ellerimde paramparça hayallerle bekledim.
Kırıldım, dağıldım, savruldum
ama hiç düşmedim yere tam anlamıyla;
çünkü bir ses vardı içimde fısıldayan:
"Bir gün kalkacaksın,
ve dünya senin gözlerinden yeniden doğacak."
Hayat…
kaç kere vurdun beni,
kaç kere alıp götürdün sevdiğimi,
kaç kere aç bıraktın umutlarımı,
biliyorum, sen acımasız bir öğretmensin.
Ama ben,
senin taşlarından köprüler kurmayı öğrendim,
yaranın içinden şarkı söylemeyi öğrendim,
ve yandıkça daha çok parlayan
bir kor oldum.
Artık korkmuyorum senden.
Ne yalnızlığınla ürkerim,
ne ayrılıklarınla savrulurum,
ne de fırtınalarınla eğilirim.
Çünkü içimde,
yeniden doğan bir gökyüzü var.
Çünkü içimde,
benimle yürümeye hazır bir kalp var.
Ey hayat!
Bütün yüklerinle,
bütün sınavlarınla,
bütün yıkımlarınla gel!
Çünkü ben artık ağlamaya değil,
gülmeye mecburum.
Çünkü ben artık kaçmaya değil,
kucaklamaya ant içtim.
Beni yaralayan her anın
bir hediye olduğunu anladım.
Beni terk eden her yüzün
aslında beni bana bıraktığını gördüm.
Ve şimdi,
bu çıplak gerçeğin karşısında
sana açıyorum kollarımı:
Gel!
Sana hazırım!
Tüm hayal kırıklıklarınla,
tüm vuslatsız gecelerinle,
tüm sancılarınla…
Sen ne isen, öylece gel!
Ben,
bir ömrün küllerinden yeniden doğmuş bir masalım artık.
Ben,
kendi karanlığını ışığa çevirmiş bir yolcuyum.
Ben,
yenilmiş gibi görünse de
asla yenilmeyen bir kalbin sahibiyim.
Ve işte şimdi,
yıldızlara, göğe, rüzgâra haykırıyorum:
“Hayat!
Ben sana hazırım!
Ne yangının korkutur beni artık,
ne gecenin karanlığı,
ne de yarının bilinmezliği.
Çünkü ben,
ben artık kendime varım.”
5.0
100% (6)