11
Yorum
47
Beğeni
5,0
Puan
629
Okunma
Üşümüş bir dünyanın
yakazasında tütsülenmiş seher külüyüm.
Çömelirim içimin tenhasına,
bir boşluk sürülür dilimin eşiğine.
Harfler
yamalanmamış bir sessizlik sargısı.
Vakit ki kaydı silinmiş,
dem tutmaz,
te’vil edilemez bir inkirazın eşiği...
vecd boynuma sarkar bir urğan gibi
her nefeste biraz daha eksilir
kendime eğilirken.
Sükûnum
hicapla örülmüş vuslatsızlık,
Ne menzil tanır ne sed
Bu topraklarda vefa yanık bir ihtimal.
Hatıralar,
bir taşra uykusunda ürperen kıyı.
Dizimde, kırık bir masalın devingeni,
usulca salınır her gecede.
Yüzünü görsem
bir gül devrilirdi içime
şimdi susturulmuş bir boşlukta
dilsizlikle mühürlenmişim.
Çerağlar sönüyor,
her kandil bir suskunluk mihveri.
Pencerem
yokluğun mürekkebiyle çizilmiş bir şiir.
Ay,
yerin kulağına eğilip beni fısıldıyor
Bakışlarında kırılmış sözler
Hiçbir satıra iz düşmedim.
İçimin avlusu
bir infirak terazisi,
orada ne muhabbet kök salar
ne kırğınlığın cevheri çökelir
Ruhum,
menzilsiz bir nehrin istikbalsiz kıyısı
luğâtini unutmuş akıntı,
kendi cevherine yabancı
bir merhamet sûretiydin belki
ya da hiçliğin miminde askıda kalan…
Ey gözleriyle bendimi çözen,
ve hiçbir lahzada bana uğramayan!
tefsiri bitmemiş bir kelâmın silüetini
ömre ket vurmuş bir sızıyla taşırım.
Ne zaman ki
ay düşer alnıma ıssızca,
bilirim
bir ihtimalin gölgesine dokunmuştur adım.
Hangi hicrânın sabahına doğarsam,
gözümde bir ukde daha kemikleşir.
Benliğimin harcına sinmiş susuş,
bir ben’i daha sürgün eder
adı konmamış karanlığa
....
5.0
100% (21)