0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
131
Okunma
Bırak…
Hoyrat topraklara gömdüğün canı bırak,
susuz taşlara sunduğun nefesi,
ışık doğurmayan kuyulara döktüğün sabrı bırak.
Taşın, dikenin, susuzluğun yükünü bırak.
Kendini sula —
nazla, sabırla,
öz suyunun gizine dokunarak.
Damlalarını yüreğinin çatlaklarına akıt;
her damla, bin yıldır susamış
bir çiçeğin ahıdır
Çünkü senin gözlerinden
bir bahar büyür evrene
Susuz kalırsa çatlar toprak,
ama sen susuz kalırsan
eksik kalır bütün tohumlar.
Köklerin karanlığın dersini bilir:
ne kadar derine inerse,
o kadar göğe uzanır.
Her damlanla çözülür dünün ağırlığı,
gözyaşların bile bir gün
gül yaprağına can olur
Her sulayışında çözülür zincirler,
geçmişin küllerinden
bir sabah filizlenir göğe.
Bırak eksilenleri,
bırak yarım kalan aşkları
Zaman akar, gölgeler dağılır,
ama kendine verdiğin su
sonsuzlukta yankılanır
Dinle şimdi,
içinde fısıldayan o kadim sesi:
“Ben de varım,
ben de çiçek açmaya hazırım.” diyen
Ve bil ki:
en güzel bahçeler
önce kalbinin en kuytu yerinde yeşerir,
sonra yıldızlara uzanır.
Bir yıldızdan bin yıldız doğar geceye
dünya aydınlanır.
Köklerin karanlığın bilgeliğini bilir hatırla
ne kadar derine inerse,
o kadar göğe uzanır.
Geceyi dinle —
orada saklıdır gündüzün tohumu;
sen nereye bakarsan orada görünür
neyi arsan o bulur seni
ve güneş, sen inandığın sürece doğar, unutma
5.0
100% (1)