0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
59
Okunma
Bir kadın vardı; kalbi saf, sevgisi derin. Her şeyini verdiğinde, karşısındakinin de aynı samimiyetle karşılık vereceğini düşündü. Çünkü kalbinde oyun yoktu, hesabı kitabı yoktu.
Bir gün çok sevdiği birine kendisini “vazgeçilmez” hissettirdi. Onun için var oldu, elinden geleni yaptı, hep yanında durdu. Ama zamanla fark etti ki, karşısındaki kişi bu değerin kıymetini anlamadı. Çünkü insan, eline kolayca geleni sanki hep yanında kalacakmış gibi görür.
Ve işte tam o noktada, kalbin en çok tutunduğu kişi, en önce vazgeçen oldu.
Kadın o gün öğrendi ki; asıl mesele vazgeçilmez olmak değil, kıymeti bilinen bir gönülde yer etmekmiş. O günden sonra kendi kalbine söz verdi:
“Ben ne vazgeçilmez olacağım, ne de kolayca vazgeçilecek bir iz bırakacağım. Sadece hak ettiği gibi sevene kalbimi açacağım.”
İşte bu hikâye, şiirin dizelerine dönüştü.
Bir insana vazgeçilmez
Olduğunu hissettirirsen,
Bilesin ki ilk vazgeçeceği
Yine sen olursun.
Çünkü insan,
Kolay bulduğunu zannettiği
Her değeri,
Bir gün sıradan sanır.
Oysa en kıymetli hazineler,
Uğruna çaba harcananlardır.
Kalbine emek verilince kök salar,
Ruhuna sahip çıkınca kalır.
Ben,
Ne vazgeçilmez olmak isterim,
Ne de vazgeçilecek bir iz.
Yalnızca gerçek kalbimle
Sevildiğimi bilmek isterim.