2
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
152
Okunma

Gölün Ağıdı
Bir dağın sırtında
başlamıştı her şey.
Oğlan Kürt, kız Türk’tü.
Farklı diller, farklı tarih
çocuklarıydılar; ama kalpleri
aynı ritimde atıyordu.
Köy yollarında yan yana
yürürken elleri birbirine değiyor,
vadiler boyunca taşınan fısıltılar
gibi aşklarını gizlice paylaşıyorlardı.
Her adımda, taşların arasından
fışkıran su gibi umut taşıyorlardı.
Dağ rüzgârı, saçlarını savururken kızın, dünya bir an
durur gibi olurdu.
Koyun sürüleri arasında
fısıldayan otlar,
aşklarının sırrını vadilerin
derinliklerine taşırdı.
Geceler çöktüğünde köy sessizleşir,
sadece rüzgârın ve
uzaktan gelen bir çoban köpeğinin
sesi kalırdı. Oğlan, taşlı
patikada ilerlerken, kalbi
çarpan bir kuş gibi çırpınırdı.
Kız, pencereden bakar
ellerini uzatırdı;
rüzgârla birleşen
parmakları birbirini arardı.
Gizli buluşmalar,
vadinin tanıklığında
devam ederdi.
Tahta köprülerin altı,
çayırların arasında saklı
anlarda buluşurlardı.
Bir bakış, bir gülüş,
hatta düşen bir taş…
Her şey bir sır
gibi korunurdu.
Fakat aşkın sessizliğini bozan
bir gün geldi:
Aile durumu öğrendi.
Taşlar sessiz, çamlar donmuş,
kuşlar kanatlarını kapatmıştı.
Patikadan adım sesi gelmez olmuştu.
Oğlan kaybolmuş, ailesi yollarını örmüştü.
Kız, pencereden baktığında artık
yalnızca gölgesini tutabiliyordu.
Eller, gizli gizli birbirini arıyor;
kalpler yasakla daha da çoğalıyor,
fakat buluşmalar nadirleşiyordu.
Aile, tarih ve kanın yüküyle
“Başka biriyle evlenmelisin!” diyordu.
Her akşam sofrada
sessizlik olur,
bakışlar hesap taşırdı.
Ev, kız için hapishane;
duvarlar, tavan, taşlar adımlarını izliyor,
tehdit dolu sözleri tekrar ediyordu.
Gelinlik, omuzlarına buz gibi
düşerken, kalbi sessiz
direnişle çarpıyordu.
Kendi yaşamının elinden alınışını,
çığlık atmadan izliyordu.
Bir gün oğlan, köyden
gelen haberle öğrendi:
Kız, başka biriyle evlenecekmiş.
Oğlanın kalbi paramparça oldu;
rüzgâr yüzüne soğuk parmaklarını dokunduruyor,
gözleri her gölgeyi onun gelişine yoruyordu.
Ama gölgeler uzadıkça yollar susuyor,
çaresizlik yüreğini sarıyordu.
Bir gece, gökyüzü sessizliğe gömüldüğünde,
oğlan kendi canına kıydı.
Dağların eteğinde rüzgâr ağıt yaktı.
Kız, sabahın solgun ışığında,
annesi ve babasının
alçak sesle konuşmasını duydu:
“Oğlan öldü,
artık hiçbir şey mümkün değil.”
Sözler kulaklarına
buzdan hançer gibi saplandı;
dünya bir anda karardı,
nefes daraldı.
Titrek adımlarla, hiç kimsenin
bilmediği yollardan geçerek
gölün kenarına vardı.
Su sessiz,
rüzgâr yorgundu.
Gözlerini kapadı,
son kez onun adını fısıldadı
ve kendini derinlere bıraktı.
Aşkına kavuşmuştu.
O günden sonra,
o gölün suları
biraz daha kara oldu.
Köyde insanlar,
taşlı patikadan geçen gölgeyi
bir an unutmadı.
Ama aşk,
sadece vadilerde özgür kalabildi.
15.08.2025 / 20.36
Gökçe KIZILDEMİR
5.0
100% (9)