2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
140
Okunma

Rutubetli Aşk
Sen, bana bakarken
bir apartman boşluğundan düşen
gazete sayfaları gibi savruluyor yüreğim.
Üstünde eski haberler,
kayıp kediler,
ölü yıldız falları,
zamanaşımına uğramış cinayetler…
Biliyorum, senin gülüşünle
çamaşır iplerinde kurumayan
yağ lekelerine benziyorum.
Bir kedi geçiyor aklımdan.
Tüyleri birbirine dolaşmış,
mırıldanıyor kendi kayıplarını.
Onu severken ellerim
kurabiye kırıntıları gibi
un ufak oluyor.
Sen, yokluğunu bana hediye ederken,
sokak aralarında unutulmuş
plastik bebekler gözlerime değiyor.
Biz, evin rutubet kokusuna karışmış
gizemli bir yazıya dönüşüyoruz.
Okumak isteyenler
sobanın içinde yanmış sayfalardan
parmaklarına is bulaştırıyor.
Kapının eşiğindeki
ayakkabılara göz atarken
gökyüzü üstüme sarkıyor.
Bir çocuk,
halının altına sakladığı
kırmızı boncuklarını arıyor
Bulamıyor belki de.
Sonra, unutulmuş
çay bardağı gibi
ellerim soğuyor.
Adını, her harfime doladığımda
küçük bir apartman yangınıyla
yeniden yanıyor içim.
Seninle başlayan bütün cümleler
yarım kalıyor.
Gece, kirli camlardan sızan
sokak lambaları
yıkıyor tenimi.
Gözlerin, kararmış duvarlarda
dökülmüş masal resimleri.
Suskunluğum,
bir dolabın arkasına itilmiş
kırık porselen tabaklar gibi.
Onlara dokundukça
avuçlarım kesiliyor.
Kan yerine eski hatıralar akıyor.
Yorgan altına sakladığım
uçları yanmış fotoğraflar,
kendime benzeyen ölü kuşlar saklıyor.
Çiçek desenli perdeleri
arıyorum geçmişimde.
Belki önceden
bir bohçaya sarılmış,
çarşamba pazarında satılmışlar.
Üzerine limon lekesi düşmüş,
kim bilir kaç yabancının
gözüne dantel asılmış.
Sen hâlâ,
balkonların gri karanlığında
içime dolan boş cümlelerle
gülüyorsun
unutulmuş bir fotoğrafın arka yüzü gibi.
Aşk diyorum kıpırdamadan.
Çürümüş bir elma çekirdeği,
toprağa yeniden sarılıyor
belki bizsiz.
Ben, o toprağın altında
kendi mezar taşımı cilalıyorum.
Her şey, ama her şey
içimde sessizce filizleniyor.
Eski bir tokmakla
yalnızlığım çarpıyor tenime.
27.09.2025 / 04.00
Gökçe KIZILDEMİR
5.0
100% (5)