2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
107
Okunma

İki Yalnızlık Arası
Pencereler kapalı.
Dışarıda sen yoksun.
Bu sessizlikte hasretin,
bir çığlık gibi belleğimde.
Ama ben yine de
senin sesinle
açarım pencereleri akşamüstlerinde.
Ne kadar uzaksa ellerin,
o kadar çoğalır içimde kelimeler.
Bir sözcüğü tutarım ellerimde,
kırılmış bir cam gibi avucumda.
Suskun cümlelerin altında
büyüyen gece çocuğuyum.
Maviyle aramızda
eskimiş bir intihar mektubu gibi
ince bir yara durur.
Bir yerlerde,
bir duvarın en ıssız köşesinde,
eksikliğinin resmi asılıdır.
Oysa, yiten hafızanın
terk edilmiş bir nefesidir bu.
Hiç sözlüğe girmemiş,
yarım kalmış bir konuşmanın,
acı bir hecenin ağırlığıdır.
Mavi, başını unuttuğum
bir şiir gibi dökülür içime.
Bütün denizlerin yüküyle batarım.
Şimdi belki,
acının soyadı gibi duran
yalnızlığın tam ortasındayız.
Kentin en solmuş afişinde
gözlerin asılıdır.
Ne yapsak, bu terk edilmiş şiir
bir hançer gibi saplanır
çorak dudaklarımıza.
Biz, tarihin en acemi yerinde duran
bir yara kabuğuyuz seninle.
Ne çok yara taşırız
gözlerimizin döküldüğü o yerden.
Bu yorgun akşamüstü de
bir vedanın gölgesi gibi üzerimizde durur.
Biz seninle, ihtimalin
en acımasız sokağında çırpınırız.
Gözlerin, kentin unuttuğu
balkon saksıları gibidir.
Bu yüzden
hep yarım kalırız ikindi trenlerinde.
Oysa ben seni
otobüs durağının
en kalabalık saatinde severim.
Kalabalık, seni
bir çarpım tablosu gibi unutturamaz.
Şimdi her şey,
bir sıfırın sonsuza çarpımı kadar boştur.
Ne yapsak, bu şiir
sınır tanımaz yokluğuna.
Göğüs kafesimde
dört mevsim süren
bir intihar mevsimi vardır.
Bu mevsimin
en acımasız sokağında,
oda sıcaklığında
bir öpüşme ihtimali bile,
bir sıfırın
sonsuza çarpımı kadar imkânsızdır.
Biz bu yokluğa
beraber mecburuz.
Benim en çok sana yakışan yerim,
yüzümdeki o pazar akşamı hüznüdür.
Biz de bu yorgunluğun
dekoru oluruz seninle.
30.10.2025 / 14.20
Gökçe KIZILDEMİR
5.0
100% (4)