0
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
151
Okunma
Bir çığlık büyürken, iç sessizlikte...
Gölgesi kalır yine, eski bir cümlede.
Bu gece biter mi — sabah ümidiyle?
Güneş... Ha doğdu, ha doğacak.
Bir söz, saklı kalmış dudak kıyında;
Bir yangın bekleşir, özlem payında.
Bir özlem duyulur, vuslat yayında...
Selâmı — ha geldi, ha gelecek.
Yazılmış mektup... Sararmış, vefasız ellerde.
Yalan bir hayal — tükenmiş, gurbet dillerde.
Bir çağrı var ebedden, ulu minarelerde...
Kelâmı — ha okundu, ha okunacak.
Kaleme sitem gizlenmiş, kırgın hecede;
Acı bir hüzün, konaklar eski hikâyede.
Bir niyet yürüyor, sebepsiz vuslat seyrinde...
Seneler — ha geçti, ha geçecek.
Gölgem düşer yola, yorgun izine...
Bir dilek beklerken, düşer dizine.
Solgun bir ışık sızar, gecenin yüzüne...
Nuru — ha doğdu, ha doğacak.
Gökten yağmur inerken, ıssız ovaya...
Ilık bir serinlik siner, yorgun havaya.
Bir renk uzanır, ince ince sabaha...
Gökkuşağı — ha çıktı, ha çıkacak.
Bembeyaz kar yağar, sessiz dağlar başında...
Sağanak sağanak sızı diner, eski kışında.
Bir yüz gülümser — ayazdan tutuşmuşçasına...
Buzlar — ha çözüldü, ha çözülecek.
Zamansız mevsim solarken, eski bahçede...
Karadan renkler silinir, yağmur eşliğinde.
Bir çiçek yeşerir, gülmeye hasret yüzünde...
Kokusu — ha geldi, ha gelecek.
Unutulmuş zaman beklerken, kırık çarkında...
Umutsuzluğa umut belirir, hasta yatağında.
Bir el uzanırken yarama, başucumda...
Merhemi — ha sürdü, ha sürecek.
Ömür bir yol... Biter belki, son kıyısında.
Gün doğar — başka bir vuslat arayışında.
Bir kapı aralanır ansızın, sabır taşında...
Vakti — ha geldi, ha gelecek.
5.0
100% (2)