2
Yorum
26
Beğeni
0,0
Puan
255
Okunma

zaman öylece akıyor...
ve geride unutulmuş ne çok şey.
eskimiş olmak mesela.
ya da bir kenarda, sessizce göçüp gitmek gibi.
acımasızlığın takviminde kaybolmuşuz,
ne unuttuğumuzun farkındayız,
ne de unutanların.
çırpınıyoruz öyle,
derin sularda boğulmamak için.
kurumuş dudaklarımız,
her adımda biraz daha nefessiz kalıyor.
belki yorgunuz,
ama yorgunluk değil bu aslında,
daha çok içten eksilmek gibi bir şey.
düşüp kalkıyoruz tekrar düşüyoruz
her yanda bir çöküş var
nedeni bile bilinmiyor.
düşen kim, giden kim
zamanın girdabında kaybolan yine biziz.
eskimek mi tek sebep
yoksa yaşlanmak mıydı tüm bu sessizlik
yoksa...
ölümün soğuk yüzü mü gözlerimize değen.
alıştırıyor bizi
her ayrılık, her susuş.
kimi sonsuzluğa koşar gibi,
kimi sadece yokluğa.
ateş çemberinde sıkışmışız,
hava yok, umut yok.
güneş görünse de inanma,
o sadece bir hatıra şimdi.
susun...
herkes sussun.
boşaltın içi boş sözleri
ve sessizce düşünün,
yaşarken ölenleri.
gitmek sadece yaşlılara özgü değil artık.
kalanlar için yaşamak bir garanti değil.
kapatın kapılarınızı,
kapatın ve iyice düşünün…
yaşarken ölmek nasıl bir şey
bakarak eksilmek…
bir aynada kendini silmek gibi.
artık zamanın kapıyı çalmasına gerek yok.
ölüm, anlık bir kararla gelir.
ve yaşamak,
bir mucize artık…
ama gerçekti tüm yaşananlar.
unutulmaması gereken şeyler var.
zamana sorulsa yok der,
ama biz hala soruyoruz,
yaşıyor muyuz biz gerçekten
yoksa
ölmenin başka bir halini mi yaşıyoruz,
sadece izleyin artık.
sadece yaşlıları değil çocukları ve gençleri de..
giden her yaş bir acıdır.
her ölüm gençtir ve zamansızdır.
hayat bu bazen,
zaman bile artık çaresiz kalır
ölümün eşiğinde...
*
Mehmet Demir
4420