5
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
58
Okunma

gecenin serinliğinde, medine’nin kumlarında yürürdük
ay ışığıyla konuşan uzun gölgelerimizi
rüzgarın şefkatine bırakırdık
her nefes, bir imtihanın kapısını aralarken,
her bakış, kalbe doğan bir ayetti sanki
vaktiyle vahyin taze ıslaklığını ellerimizde taşırdık
hayatın her kıvrımında ayrı bir hikmet vardı
bir yetimin avucundaki titrek sıcaklıktan
bir muhacirin kırık omuzlarından öğrenirdik merhameti
zaman yavaş akardı çünkü kalpler diri, vicdan uyanıktı
bir yanlış, bir dağ kadar ağır gelirdi
bir hak gaspı, insanı secdeye çökertirdi
en büyük acı bir kardeşin incinmesiydi
ama hep sınanırdık,
bir su kırbası iki kişiye yetmediğinde
bir söz yanlış anlaşıldığında
bir bakış kalbi gölgelediğinde
derdik ki allahım sen bizi nefsimizin eline bırakma…
biz bilirdik ki insan, insanın yükü değildir
insan insanın duasıdır, imtihanıdır, emanetidir,
ve emanet ağırlaştıkça
kulun kalbi daha çok yumuşar, daha çok yanar
kum taneleri gibi zaman dökülürdü parmaklarımızdan
biz yürürdük
gölgesi kısa, hesabı uzun bir dünyanın içinden
ve bilirdik ki,
dünya bir nefes kadar
gölge bir an kadar
insanın kalbi ise bütün zaman kadar gerçekti
*
Mehmet Demir
81223