1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
195
Okunma
Papatyam!
Gidiyorum, gideceğim kıyametin içimde
Paslı kilit vurup dilime içim pare pare gideceğim
Belirsiz bir mevsimden bilmediğim bir gün de
Belki gün doğarken, belki gün doğmadan
Belki batarken, belki gece yarısı
Belki de gün ortası, kurşun dökülmüş gibi
Bir ağırlıkla kapanacak gözlerim
Bir daha hiç aralanmamak üzere gün yüzüne
Bedenim karışırken toprağa
Belki kan yağacak, belki yağmur
Kim bilir belki de güneş doğacak üzerime
Gideceğim yer belli babamın üzeri
O melekler arasında yatıyor çünkü
Dört bir tarafı da çocuk mezarı
Bazen düşünüyorum böyle ölümümü
Aslında ilk kez ölmeyeceğim
Ama ilk defa gömüleceğim
Ve o gün cami avlusunda
Hep bir ağızdan, ’’helal olsun!’’ diye sesler yükseltin
Sizlere de ’’helal olsun!’’ demeyi çok isterdim
Yatarım yerde helal olsun vaktimden önce
Beni dünyadan uğurlamak için yürütülen çabalar
Kıran kırana değil ama kırıla kırıla yaşadım bunca zaman
İşte şimdi gidiyorum Papatyam!
Helal olsun içine bir beni sığdıramayan dünyaya
Gideceğim, gideceğim kıymetim içimde
Paslı kilit vurup dilime
İçim paramparça gideceğim belirsiz bir mevsimde
Bilmediğim bir gün de
Gidiyorum seni görmesem de sesini duymasam da
Duygularım yaklaştırıyor seni bana
Dokunamıyor olsam da tenine
Fotoğrafına el sürüyorum özlemle
Ne yapayım imkânsızım
Ben de hayalinle yaşıyorum uzaklarda
Yüzündeki bahar gülüşlerin güneşim
Karanlıklardan doğan mehtabım
Sevdamın nişanesi Zühre Yıldızım
Efkârıma sevdayı doldurur
Gecelerdeki yalnızlığı unutursun
Dolunay gibi ışıl ışıl gökyüzünde
Dolar mutluluğu açtıran rüyalardan
Pembeli düşlerimden düşün
Sevda kokulu mektupları eksik etme
Mavi güllerin açsın gönül çölümde
Dünyayı koysalar avucuma değişmem
Senin hasret kokan yalnızlığımı
Çünkü ben seni, dünya bir yana sen bir yana sevdim
Aşk kokulu Papatyam!
Ve ben şimdi gidiyorum, kıyametim içimde…