0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
160
Okunma
Yine yalnızlar rıhtımına inmişti kadın
Belli ki yolunu gözlediği, gidip de gelmeyeni vardı
Kaldırım kenarındaki simitçiden
Bir tane susamlı akşam simidi aldı
Simit tezgâhının başında
Temiz yüzlü yaşlı bir adam vardı
Yaşlı adamın eline geçirdiği şeffaf eldivenden gözüken
Nasırlaşmış ve kırış kırış olmuş avucuna
Cebinden çıkarttığı kâğıt parayı tutuşturdu
Yaşlı adam para üstünü vermek için
Simit tezgâhının çekmecesini açmaya çalışırken
Yaşlı adamın elini tuttu
Üstü kalsın, şeklinde bir yüz ifadesi ile
Yaşlı adamın elini okşar gibi bir iki defa dokundu
Yaşlı adam da konuşmadan
Tamam, der gibi başını salladı
Gözlerinde minnet dolu bir ışıltı vardı
Kadın, deniz kenarına gelince simidi ikiye böldü
Sonra elindeki simidi martıların yutacağı büyüklükte
Kopartarak denize atmaya başladı
Martıların, denize atılan simit parçalarını kapmak için
Birbirleriyle yarışmalarını
Denizdeki dalgaların seslerine karışan ses
Ve çırpınışlarını gördükçe
Bakanın gözlerini kamaştıracak şekilde
Bir tebessüm yayıldı yüzüne
Kadın daha da güzelleşmiş
Denizden vuran esintiyle de yüzü al al olmuştu
Kadın aynı zamanda
Gri, beyaz renkli ve başlarında siyah işaretler bulunan
Ve denize atılan simit parçacıklarını
Pençeleriyle yakalayan martıları
Büyük bir sevinçle seyrediyordu
Çünkü martılarda insanların anlamadığı bir şeyi
Belki de onlarda yolunu beklediği adamı görüyordu
Martılar, iri hantal gövdelerine rağmen dalgalara
Ve etrafındakilere aldırmayacak kadar da cesurdular
Öyle ki elindeki simit parçasını kapmaya çalışacak kadar
Giden kadar, arkada kalanın da yüreğine kor ateşi gibi düşer
Ve yakardı ayrılık
Ne de olsa gönüllerde açılan yaralara
Hiçbir şey merhem olmazdı açandan başka
Kadının içinde de merhemi olmayan
O kadar çok yara vardı ki
Yaraları hep kanamış, kabuk bağlamamıştı
Çünkü her gelen bir yara açmış
Ya da açılan yarasını tekrar kanatmıştı
Bir gün kendisi de binse bir vapura
Gitse yalnızlar rıhtımından
Alıp çok uzaklara götürse, hatta Avrupa’ya
Götürür müydü gerçekten?
Binmeden de bilemezdi kadın
Ayrıca hayat onu hep bilmediği bir yerlere götürmüştü
Gitmekte olan vapurların çoğunluğu ise
Anadolu yakasından Avrupa yakasına gidiyordu
Bazıları da adalara
Her saat dolup taşan bu vapurların koşturmacasına
İçindeki insanların telaşlı koşuşturmacası da katılmakta
Ve kim bilir içinde de neler yaşanmakta?
Tanışıp âşık olan var mıdır, bu vapurlarda?
Ya da denize atlayıp intihar edenler?
Belki de olmuştur, filmlerdeki gibi…