1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
4767
Okunma

Bir çocuğun gözünden akıyorsa ala dönmüş yaş,
Ya yürekler pas tutmuştur ya da ruhlar insanlığa aç…
Artık ruhlar için de iftar vakti!
Ezanlar yırtarken bir miniğin sesinden
Fotoğraftaki baba cemalini,
Yüreksiz, istemeden…
Bulutlar hüzünlü, taştı taşacak
Savaşın çocuklarının üzerine damlalar
Arş-ı aladan kaderine ağlayacak…
Başını dayayıp yumuşak yastığına
Rüyalarında sarıldın ya babana,
O zaman karanlığında titredi babasızlık
Savaş çocuğunun kışa dönmüş
Sol tarafında,
Kendi yağında kavrularak...
Adının yanına “yetim” koydular,
Hediye saydı, aldı koynuna,
Olur ya onun babası da uğrardı
Derme çatma;
Hiç tadamadığı
Pamuk şekeri tadındaki rüyalarına…
Sen annene toprak kokusu sinmiş papatya yerine
Kan rengine bürünmüş mermi uzattın mı hiç
Canını içine kattığın?
Yoksa bu akşam gezmeye gidememek miydi
İçine attığın?
Parka mı gidecektiniz
El ele tutuşarak?
Salıncakta sallanmak, kaydıraktan kaymak...
Ah be kardeşim,
Salınamadık ki biz yerimizde,
Kaydıysak da düştük çamurların kara bünyesine,
Tahterevalli desen, biz hep hafiftik
Umuttan taraf;
Ağır bastı hep
Bomba sesleri izin almadan
Kapı kulpunu zorlayarak...
Gelme diyemeden,
Yüreklerimiz sofrasından doyup,
Hatta insanlık orucunu dahi açamadan;
Bizim için kapandı süt rengi sayfalar,
Kibritti kirpikler, gözlerde tüttü hep
İlkbahar...
Bir uçurtmanın gökyüzüne sevdalı yüzünde,
Ummanların el değmemiş ülkesinde,
Bayramlık kıyafetlere sarılan minik çizgili ellerde,
Bir şeker de savaş çocuklarına ayırın...
Mesefeler aldatmasın sizleri,
Unutmayın bizleri,
Yarın hangimize ne olacak
Hani garantinin belgesi?
Ellerimiz kanlı,
Yüreklerimiz çocukluğa kanatlı...
Umuda her daim uçan
Savaş çocukları...
5.0
100% (7)