1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1541
Okunma

kırlangıçı uykusundan uyandıran rüzgâr esiyor
nar kokulu tenimden
mateminde
durgun sular kalkiyor dansa
bulutların yerleşkesine değer
keskin (y)eli
bilirim bu rüzgâr
ayrılık süvarisidir
damla damla sızar kevgirinden
damıtır kesesine içimin
ah! ki aşka şark düşmüş rüzgâr
uğultunda döküldüm
sarardı sırtımda büyüttüğüm umut yüklü bahar..
şu yorgun yüzümü hangi suya tutsam uyur
uyku gözüme kerhen durur
yazgımın tarlasında büyüyen buğday tanesi
koşma bu kadar koşma
gevrek bir ömür seninkisi
pişkin yelesine aldandın rüzgârın
alayazında gövden sahra kesildi
ah şit esen rüzgârın neşter-i sesi
kesme boğazımdaki bir arpalık nefesi..
çan sesi içimde kırıldı
dargınlığımı kırgınlığıma astım.
beril sularında rüyalarım aklanmadı
bir rüya geceye ağladı
ne bir hâyra ne bir şere gece sabahı doğurdu.
yatağını bulamayan uykunun bedeviliği
suya kapıldı..
ah anladım..
anlamsızlık içinde anlamı.
tan yelleri esrikliğini eksiltince
ayrılık hutbesiydi
ne dalın
ne de rüzgârın acizliğiydi
ki; ayrılıktı
ayrılıklar hep vakitsizdi..
hangi zamanın sevincinde sevmiştim seni
sayılı sevinçlerimin hangi seherinde tuttum huzur kokan elini
azınlık kokan gülüşlerimin hangi buğrası
ıslattı dilini..
ömrüm ay yarısı
yakılmayacak artık sevincimin kınası..
babamın merhameti kalktı üstümden
çırılçıplak masumiyetim
yüzümün görmediği yerim ağrıyor
ah bu içimde çığlığıyla beni sağır eden çocuk mahrumiyeti
artık ölüyüz
sesin ölümün ölgün sureti..
/yüksel batu
5.0
100% (2)