2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2003
Okunma

12 Eylül sabah erken:
Eylül uyandı postal seslerinde
Kandırılmış bir sabaha
Sarsıldıkça paletlerin altında gökyüzü
Grileşiyordu yavaş yavaş siyaha
12 Eylül’ü 13 Eylül’e bağlayan gece:
İki çıkışı da kapatılmış bir sokakta
Yer aranıyordu cemsede
Et-Balık Kurumu’nda sorguya götürülecek gençlere
İmdada DSİ’ye ait bir "konserve" yetişti
Biz tanıyoruz aslında onu
Önceden içinde taşıdığı resmi faşistler
Okuluna giden gençleri tarıyordu
Şimdiki yolcuları farklı
Hep balık istifi
Kırık sokak lambalarının altında
Her şey karanlık
Plakayı gizleme lüzumiyeti yok
Siluetler kaldı sadece duvarlara takılı
Tarihin siluet okuyucuları çözecek bu olguyu
Eylül’ün13’ünden itibaren gece-gündüz:
Komiser Ahmet seslendi Bekçi Murtaza’ya
Yapışmış elini manyetodan ayıramıyordu
-Oğlum Murtaza bu gece mesai uzayacak
Git yengene söyle
Murtazanın gözünde canlandı
Jartiyerli, şehvetli bir kadın
Sordular sustu Karlangaç
Dinledi
Kendi sessizliğinden başka ses yoktu
-Bitti oğlum yalnızsın burada
Kendi sessizliğinden başka ses yoktu
İşkencede iki yüzüncü gün, Garbis
Kaplumbağa kafesinde
-Lan Ermeni soyu
-Benim nereden geldiğim belli
Ya sen nereden geliyorsun?
Ne insana, ne hayvana benziyorsun
Sene hala 1980; Eylül’ün Ekim’i, Kasım’ı, Aralık’ı :
Ağaç yapraklarını dökmemekte ne kadar direndi
Kimse farkında değildi
Toprak bilir kendi bağrında büyüyeni
Dağlar saklar vermezdi
Velakin rüzgar tecrübeli
USA bandıralı bir güvertede geldi
’Our Boys’
İspanya’dan öğrendikleri
Yunanistan’dan öğrendikleri
Arjantin’den öğrendikleri
Şili’den öğrendikleri
Sonra kendi tecrübeleri
Kolunun altında koca bir darbeler
Ansiklopedisi taşıyordu
Düştük Bedrettin yiğitlerinin izine
"Üstadı" yanıltmıştı zaman
İnsan boynu şalgam kadardı
18 yaşı bile beklenilemeyen
Mahkemeler postal seslerine eşti "netekim"
Ama haklıydı sonuna kadar Üstat
Yılan sarısı gözler
Korkuyu boşuna aradı gözlerde
Sehpanın ayakları dibinde
Diyarbekir’in zemherisi, zemheridir ha!
Ahmed Arif uzun uzadıya yazdı
Öyle bir soğuktu ki insanlık
Donuyordu çatıların sarkıtlarında
Ve yıllardır ağustosta bile erimemişti bu kar
Anam sorar tellerin öbür yanından
-Oğlum, nasılsın?
Buralarda şiir bu kadardır
İki kelime her şeyi anlatır
Damarda akan kan zorlarken bilinci
Diyarbekir Kalesi’nden bir serçe uçtu
Geldi iki göğsümün arasına pır pır kondu
Yanan insan kokularına karışırken söz
Zılgıt oldu
Çözüldü yürekte buz
Demirci çırağı geldi elinde ateşiyle Eylül’ü eritmeye
Sene 1984, Eylül’ün bir bahar ayı:
Ağaçlarda ne yaprak çıktı
Ne de çiçek açtı kiraz, kayısı
Döndürmek için çekilen dalgayı geriye
Yaşam fazla alternatif sunmuyordu
Açlığa yatanlardan dördü çiçek açtı dağ başında
Karanfil misali
Mamak’ta mevsim hala sonbahar
Mazgaldan bir not düştü
Karıştı kederi havaya
Binbaşı kağıdı okudu
İçinde:
"Avutmuyor hiçbir şey kederlenen yüreğimi
Her yanım zindan
Her yanım işkence
Bir kasatura verin bana
Çıkartayım gözbebeğimdeki çakırdikenini
Gözbebeğim Türkiye bağrın kanıyor" yazıyordu
-Ne demek istiyorsun kasaturayla
Sustu şiiri yazan
Şiir yazmak çoktandır yasaktı
Bitmeyen Eylül :
Memur edilmezden önce bin dört yüz iki
Beyazıt’la Timur’un Ankara Savaşı’nı anlatıyordu
Hazır ol, rahat; öğrenmek, merak etmek
Sormak yasak
Ve 24 Ocak kararlarına
"Narin"ce bir yorum kattı TÜSİAD:
"Şimdiye kadar siz güldünüz şimdi sıra bizde"
Tarihin çubuğunu döndürmek mümkün olsaydı geriye
Bunu en iyi Hitler başaracaktı
İnsanların
İnsanlığa karşı işlenmiş suçları
Cezasız bırakmayacağı çağa
Varmak için daha çok uzun yol var
Eylül 1999
Bir oğlum oldu adı Berkin
Duruşu pek
Gözleri parlak kara
Ak umutları taşıyor
Kara gözlerinin arkasında
Demirci çırağı geldi elinde ateşiyle Eylül’ü eritmeye
"Konserve" 1970’li yıllarda, kaportası, konserve kutusunu andıran DSI’ye ait otobüsler
’ Murtaza’ -Orhan Kemal’ın romanı
5.0
100% (1)