5
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
3697
Okunma

Bir cümlene bin mısra döktüğüm!
Daha kaç mevsim kaç iklim devrik cümlelere
anlatabilirdim ki seni..
Yalnızca gözlerimizin birbirine değmesi,yalnızca bu bile yeterdi..
Olsun.buna da katlanır ses tellerim..
(Hiçbir şeyine olmasa da bari trajedisine bir cümle yazsaydın)
Tünel’den aldığın bir kitabı okuya okuya
istiklal’den Taksim’e çıkana kadar bitirebilirdin.
Fakat bir mektubu asla bitiremezsin.
Üstelik kendi elinden yazılmış,yollanmamış
bir mektubu..Düşün,birde mektup senden gelmiş
İstanbul’un sokakları biter de bir mektubu bitiremezsin
okudukça..Okudukça rüzgarını geldiği yönden estiren başka ne
olabilirki bu hayatta..Smirna’da bıraktığım mektuplarım!
sizi en heyecanlı duygularımla,sesimin içiyle seviyorum..
Ben mektupla çok küçükken tanışmıştım.
Annem’den sonra ilk defa bu kadar dehşet heyecanla
sana yazdığım mektuplarda kalbim yerinden çıkacakmış
gibi oluyorum..
Annem şehir dışına her çıktığında ilk günden mektup-kart
atardı..Son zamanlarda postacıların yok olmaya yüz
tutmasından sanırım kargoyla göndermeye başlamıştı..
Öyle sevgi dolu başlardıki yazısı,sanırsın
Annem düş perisi..Oysa oda herkesler gibi kimi
zaman üzünçlü,kimi zaman sevinçli oluyordu.
Mektuplarında neredeyse yirmi dört saatini anlatan Annem
hep umutlu şeyler yazardı..Okurken yanındaymışım gibi
olurdum.Bir köşeye oturur heyecanla,birazda
tedirgin bir duyguyla okurdum.
Sevinç,telaş,heyecan,özlem ama hepsini görürdüm kendimde..
Mektuplar karşı tarafı yanında hissettirir,kokusunu
duyumsatırdı çünkü..
Bİr filme bir kaç şarkı,ritm sığdırabilirsin,fakat bir
mektubu asla..Mektuba bütün şarkıları,
hatta çekmeyi düşlediğin uzun bir filmi tıka basa doldurabilirsin..
En çok da ’Söz uçar yazı kalır’ deyimini doğruluyor bende mektuplar..
Daha önce Annem’le olan bir diyaloğumdan bahsetmiştim biliyorum.
Fakat yeri gelmişken bir parça da olsa aynı şeyleri tekrar yazmak istiyorum..
...Küçük bir çocukken hiç bir şeyi sahiplenmezdim.
çok sever,saklamaya çalışır,bari birazı bende kalsın
desemde annem buna izin vermezdi..oyuncaklarım,
dondurmam,şekerlerim hiç biri benim değildi.
Annem paylaşmalısın derdi..Ama ben annemin oğluydum..
Onundum..Düşüp dizlerimi kanatsam ne kadar acır ki canım?..
Ama annemin canı çok yanardı bir yerlerim kanadığında..
Oğul duygusu,anne duygusu..Onun ruhunu benim
sorularım ve boynundan öpmelerim doyuruyordu..İsterdimki
annem hep konuşsun ama hep konuşsun,hiç durmadan..
O konuşurken söylediklerinden çok durup seyrederdim.
Saçları bir omuzundan diğerine,sanki vadilerde uçuşurdu..
Sesi hiç gidilmemiş kentler kadar sakin ve billurdu..
Bir gün Annem elleriyle yanaklarımı avuçlayıp
’Herkes özgürlüğünü hem yalnızlığına hem de yolculuklarına
borçludur.Bu yüzden henüz bıyıkların terlemeye başladığında
yeni insanlar ve yerler keşfine çıkmalısın dedi..Evimizin her
yanında bahar esintileri veren annemin çiçekleri hüznü ve ateşi
çağıran bir kokuya dönüşmüştü gözlerimde..Buna bir anlam
veremiyordum.İçimde kocaman bir boşluk duygusu
oluşmuştu..Beni özlemez miydi?.Yoksa beni sevmiyor muy du?..
Ya ben onun o ipeksi yumuşaklığını ve hastalandığımda sıcak
kollarına uzanmadan nasıl yapacaktım..Sorularım boyuma
yetişemeyecek kadar uzundu..Beni bir yerlere göndermek mi
istiyorsun dedim titrek bir sesle.Güldü,sarılıp derin derin hem
kokladı hem ağzımı yüzümü öptü dakikalarca..
’Hiç olu mu öyle şey.Bu şu an için içini burkabilir biliyorum
hem,benim tek oğulcuğumsun fakat bu kesintili ayrılıklar senin
içinde bulunduğumuz hayatı daha iyi tanıman için gerekli’demişti..
Annemin ütopyası benim çocukluk masallarımdı..Annemin ise
düşü gerçeğe emziren bir umut,’insancıl bir dünya’için olmazsa
olmazıydı..Ben mektupların insanlar arasında en samimi
dil olduğunu ondan öğrendim..İnsanlar arası dediğime bakma
Annem hiçbir şey olmasa oturur duvardaki bir resme,
uzun zaman göremediği bir dostuna mektuplar yazardı..
Adresine ulaşırmıydı kaygısı taşımazdı bazı zamanlar..
Elimizde pıpırl pırıl mektuplar ve sterilize edilmiş Cumartesim vardı,
başkaca bir şeyim yoktu umuda dair..
Tuttuk uçurumdan aşağı attık onlarıda..Şimdi onlar birer batık yük gemisi..
En güzel batık gemiler yollan(a)mamış mektuplardan oluyor..
Kapağını açmadan saat yönünde üçe katla sonra
kapağını hafifçe içe kıvır ve bırak suya..Gör halini..
Dışarıda bir cisme kavuşamayan harfler suyun altında
gizli bir hazineye dönüşür belki..
Bunu neden söylüyorum biliyor musun?.
Bilirsin hiç bir mektubuma karşılık vermedin
onların her birinin zaman zaman düşen harflerinle
derin bir bağı vardı..
O harflerin,benim hayata dair sevinçlerimin adeta şifresiydi..
Tutunduğum bağ bir uçurumun tam yamacındaymış ve
ellerimle değilde henüz parmaklarımla kavramaya çalıştığım dal öylesine
inceymiş ki,yukarı doğru tırmanmaya başlamadan koptu..
Şimdi ben bunları söylürum ya seni düşünürken içimdeki
tüm vapurlar nasılda palarmalarından çözülüyor bilsen..
Gözümüzaydın!! nurtopu gibi bir hayeletim artık..
Ve ben,sen o,bizler ...mişli zamanlarda,şimdi zamanlarda
birbirimizi sevmiştik..Üzgündük,hüzünlüydük,coşkunduk.
Hüzünlerimiz ve coşkularımız yeni bir ’seni seviyorum’
kurmak üzereydi..Arka bahçeminzde hangi çiçekler
vardı acaba?.aşklarımıza burunlarını silip buruşturan sormadan,
sorgulamadan,dokunmadan bir kenara,itenlerimiz..
Elimizdeki en küçük bilinçle köprüleri yıkabilmek miydi aşk?..
22-29 Mart 2013..
Kendimi alıp yanıma fırtına yüklü bir adaya gitsem
yaprakları savrulan ve
iki yakası bir araya gelmez içimdeki iki kentin
dar kaldırımları özler mi gölgelerimizi bile
gazetelerini tersten okuyanlar
düşerler miydi peşime yine
içimde hep aynı ses
dayan! henüz özensiz bir zamanda kaygısız bir kentteyiz
anlaşılmamış her şiir çıkmaz sokaklar gibidir
dayan! dayanıyorum öyleyse var mıyım?
dayan!
şunun şurasında yarın cumartesi
al ve onuda lekele
herkesin damarlarında sürtük sızılar
Yine o şiir
yine iki kişilik düş
hafif manik depresif
kendisi hariç herşeye tevazuulu
Düşlerimde
dilimde
harflerimde sen
sussam yine sen
dün
güvertedeki resmin
’yakamoz’ şiir
ve dilimdeki en güzel şarkımla Bostanlı’ya bakıyorduk terastan
yüksekçe bir yerdeydik
sabahın aydınlığı hafif hafif odaya dolmak üzere
cebinden bir şiir çıkarıp uzattın bana
kendime ait sesimle hemencecik okudum
rüzgar büyük bir nezaketle esmeye başladı
ben seni izliyordum
bütün gizemin,sırların havada uçuşuyordu
gözlerimiz şişene kadar çığlık çığlık ağlıyordık
rüzgar önüne alıp savuruyor bizi
bembeyaz bir yelkenli gibi batmamak için direniyorduk
hangi düşlerimde sen yoksun ki
Bir yumruk gibi sıkılı düşler
içimde sönmeyen mum
adressiz eşgalim
duvardan duvara avutulmuşluğum
kovuşturmalar,soruşturmalar
yerden göğe apaçık gülümseme
alt yazısız filmler
baştanaşağı gövdeme bıçkın düşürdüğüm özgürlük
söylesene
hüznünde bir rengi var mı?
’Bütün yenilgilerin en olmadık yerinde uyanırsın
sırası gelmeyen gibi..
Düşlerin namluya sürülmüştür..
Durduğun yerden dünyayı koşup koşup gelirsin..
Kocaman umutlar talan olur uzağına düştükçe..
O pejmürde,o iler tutar yanı kalmamış sokaklar,
hiç görmedikleri seni sorsa payıma işlenmemiş tüm günahlar düşer..
Bir kez daha kendi gölgemi keşfettim!.
Bin yıllık yalnızlığın silueti..
Terkisinde yangınlar
Hüznün artığı geceler’.Ne Mutlu..
’Sırılsıklam yastıklara uyanmışsam ve her gece
duvar dibinde uyuyorsam bu kesinlikle gözlerimi gözlerine düşürdüğümden.
Gerisi rivayet’
5.0
100% (16)