2
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
2120
Okunma

Şimdi Cebinde Gökyüzüyle Gelen Haziran’a Salıyorum Uçurtmalarımı..
Sana bu mektubu yazdığımda henüz yeni bir heyecana değmemişti ellerim..
Bir kaç gündür hiç bilmediğim,güney’de pamuk tallarından topluyorum özlemlerimi.
kendime seni anlatıyorum arada.Yapay bir çatı altında çaysız oksijensiz devşirilen günlerin
mağlubiyetinin nasıl da tuhaf bir ümide dönüşebildiğinin anlamını en çok..
O tüm heyecanlarımız,telaşlarımız ve gizli-saklı söylemlerimizin izbe bir pencereden dünyaya
yansımasını..Belkide güneşi gören bir pencereden aksettiğini düşledik kim bilir..Her şey bir düş gibi..Harflerden zırh yapmak iyi bir fikir değilmiş.Hafif bir rüzgarda yalnızca sessiz harfler kalıyor geriye.Sözcüklerde o yapay çatı gibi bütün anlamını yitiriyor..Kimi zaman savrulan harfleri
toplasak da birimizin adını bile tamamlayamıyor..Etrafımda,Sanatyokediciler ölümler şırıngaediciler,kimliksizler,’şöhretli keşler’..ve aklımıza ipotek koymaya çalışanlar..
Seninde etrafın bunca kalabalıktır..Belki de bu yüzden inatla kırık bir sokak lambasından
görmeye meyilliyiz gökyüzünü..Ne dersin?..
Her ne kadar masmavi bir yaşamdan anlıyorsak da bütün bunları,karalıyorlar suretimizi işte birilileri..
Her gece kendime seni anlatayım diye doğrulduğum yerden leyli bir bakışla durmadan şakalaşıyorum..
Meğer ne çok anlatacaklarım varmış,yapay bir çatıdan dokunabildiklerime rağmen..Geçenlerde bir arkadaşım ’ümit varların sesleri’ diye bir film çekilse yazımında çokça katkı yapmak
istediğini söylemişti yüzüme kinayeli bakarak..Belkide söyleyemediklerinde haklıydı..
Ona sadece avuçlarımızda karanfil kokusu olduğuna bakma,yanaklarımızda her daim ay ve güneşin
parlaklığı durur dediğimi anımsıyorum..
Ona söylemedim fakat ben o filmin ismini ’dünyayı ümitvaredenler öptü yanağından’ diye
değiştiriyorum yüzüne kinayeli bakarak..
Yapay çatılardan,sokağı baştan sona gören geniş pencereli bir gerçekçatıyı ümit ediyorum..
Bu,perdelerle bölünmeyen bir oyunun,makaslanmayan bir filmin öyküsüyse gülüşümü,sevişimi,
bakışımı,alabildiğine sahnelememi gerçekçi kılıyor bende..
Nasılsa bir gerçeğin fay hattında,gölgesinde,hüznünde yaşamıyor muyuz?..
16 Aralık..12.
Kaldırımlarda yağmur kokusu sevdiğim geceden
sana el değmemiş bir gök getirdim
belki temmuz’da rengarenk uçurtmalarından tutunursun diye
Bilmezler,çıkınında denizler kıskandıran düşleri olmayanın
önce kentler ihanete durur sonra mevsimler..
Çıkınımızda bir torbamız var
içinde gidilmemiş bir hayat
umutlarımız,sezgilerimiz var
isyanlarımız ve hüzünlerimiz
en çok da
ışıl ışıl beklentilerimiz
dışarıdan görenler dudak bükse de
onlara inat,dünya
alıp başını gitmeye hazırlanıyor/hemde ne gitme
torbamızda şarkılarımız
sözcüklerimiz ve kahkahalarımız
her daim eylem kararlarında korsan buluşmalara içilen
kızılcık şerbeti var
zaman peşimizden sürükledikçe hoyrat rüzgarları
çıkmaz sokakları yeniden yeniden en çok sevenleriz
telaşlı kaçışlar ve geberesiye susuşlar sizin olsun
Bir cumartesi sarkacında çoğalıyor ’ümitvar’
aynalarda süslenen yenilgelere bir veda mıdır bu?
ilk defa sorularla çıkılmamış merdivenler adımlıyorum
uçurumlara dağları anlatmak yok bundan böyle!
bu gece tüm hafif meşrep vapurları saçlarından öpüyorum
bir cumartesi sarkacında her şey sil baştan
çocukluğumun düşsesli mevsimi
alıp götürüyor beni biraz mavi
biraz yeşil biraz parçalı bulutlu düşlerine
bu bir his midir?
yanakları kızaracak şımarık cumartesinin/ha gayret
utangaç sevinçlerimi devrimci gülümsemene sabitliyorum
bir cumartesi sarkacında ayakları yere değmiyor harflerin
dışarda kar lapa lapa döküyor avuçlarıma en güzel melodisini
bütün bir gece tünel kazıyorum/seni rüzgar sesli
geceyi uyku tutmuyor/sahi sen hangi mevsim
hangi iklim böyle
ah! bilmezler sen varsın diye bundan böyle umut çiçek açar
kırlangıçlar koşaradım göçeder mavi göğe
’Annemin müzik kutusuna istek yaptım
’..sessizlikte örtülü her şey’ birazdan çalar’..
5.0
100% (13)