5
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
2329
Okunma
-Halime’ye…-
/Nasıl konuşabilir kendini ölüm
minicik bir kızın bahçesinde?/
saçlarında iğde çiçekleri yetiştirdi annen
gülümsemenin İzmir kokan nefesiydi tenin
zayıf bileklerine bilezik yaptıydın hani
yağmurla çalkalanan hayatı
oysa kimse bilmedi kalbindeki kocaman ülkeyi
sözcükler yamalı bir hüzne yollanır şimdi
tekerlekli sandalyenin boş kalan sessizliğinde
hangi kitap öğretebilir yokluğun alfabesini
hangi resme düşürülebilir kayan bir ses
sustum, konuşmak ki yavan bir acziyet
sen nasıl bekleşirdin teneffüs vakitlerinde
nasıl yaslanırdın sırtına yaşamanın
sorardın sıhhatini pencerelerden rüzgârın
ah nazlı bir keman ağlaması geliyor artık ağrımdan
saçlarında menekşeli düşler yetiştirdi annen
gözlerin temiz bir sokağa açılan pencereydi güneşli
ve alnında eski, suluboya bir resim gibi dağıldı hayat
sen öyle nefis bir Türkçeyle severdin ki gülmeyi
ben bozuk bir lehçeyle ağlıyorum seni düşünürken
şimdi gözlerindeki yaşı sil güzel kızım
cennet ki gülümsemenin ana kucağı…
5.0
100% (9)