5
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1311
Okunma
iki gezgin martının suya attığı tokattı hikâyemiz
balıklar denizin masallarını paylaşıyorlardı
cıvıltısını ağzına dolayan bir kız çocuğuydu güneş
her fırtına rüzgâra verilen bir ders
her rüzgâr fırtınaya apansız bir saygı duruşu
kolumda oyun meraklısı nabzın sokağında
öyle usul bir merdiven boşluğuydu la fontaine
saçlarını sarkıttık önce kıkırdayan rapunzel’in
sonra geniş bir kalbin bitki örtüsüne sarıldık
her kale bir güzelin tarihini anlattı
her güzel, bir şiiri sarkıttı balkonundan
eteklerinde Bizans işi bir deniz gördük İstanbul’un
dalgasında murassa bir ayet gibi inen akıncılar
üç kez indik suya üç kez
su ki tenin dikiş tutmaz yontusuna bıçaktı
su ki bir fuzuli divanıydı denizin raflarında
her şiir pastel bir avluya açılmazken
her avlu, suluboya bir resimdi güze
iki gezgin martının suya yalvarmasıydı hikâyemiz
vapurların geniş omuzlu hatıralar getirme ihtimali
bir bakıma güvertelerde kanayan bir özlem gibi tanıdık bunu
sinirli babalardan mı yoksa dedik bu yorgun vapur
neden bağırıyor iskelesine kavuşmaların
İki bezgin martının suyu öğrenmesiydi hikâyemiz
korkup çekildik yalnızlığın anakarasına
aşkta ve suda boğulduk bir tek
5.0
100% (7)