6
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
5729
Okunma

Bana güldüm sana öldüm süründüğüm dün gece
Yıldız söndü mehtap döndü gece hükmü hâl nice
Sevdiğimdin sevdiğimsin bende bensin sevgili
Süleyman’dan bir sır mıdır bu acayip bilmece
Bana güldüm sana öldüm süründüğüm dün gece
Âşk indinde heves oldum ak toprakla ovuldum
Kâl û Belâ andım oldu bin melekle övüldüm
Hesâbına aklım ermez bulandığım yasağın
İblis tutsun matemini cennetinden kovuldum
Âşk indinde heves oldum ak toprakla ovuldum
Gitmelerden gelmelerden bahaneler darası
Yolum oldun çizgim oldun arş-ı âlâ arası
Sen ki benim aklım oldun Hâkk doldurdun içimi
Ben ki senin bedeninde onmaz Eyyûb yarası
Gitmelerden gelmelerden bahaneler darası
Tül perdede kalbim iken volkan etti yakışın
Sonra ruhum serinliği yağmur gibi akışın
Ben yazımı uğurlarken şefkât dolu bağrına
Hârân oğlu Lut’ta kaldım Sedûm oldu bakışın
Tül perdede kalbim iken volkan etti yakışın
Nârin eller kement attı değdirmedim desteme
Ağlamaklı nağmelerden söz katmadım besteme
Baş eğmedim eğilmedim tâ ki aşkın tahtında
Lalelerim kan çağladı Zal’ın oğlu Rüstem’e
Nârin eller kement attı değdirmedim desteme
İnce ince nâzdan öte dağ eritir inadım
Lûtfet ey yâr hasretinde yıllar yılı kanadım
Tutuşursun dokunamam uzatamam elimi
Ba’lebek’te Elyas kahrım ateştendir kanadım
İnce ince nazdan öte dağ eritir inadım
İki elim şakağımda sözler ağdı masaya
Odam sessiz ruhum sessiz bas yıldıza bas aya
Geniş göğsüm Yahuda’da riyâ oldu Kudûs’e
Ha ben sana ağlamışım ha Celile İsa’ya
İki elim şakağımda sözler ağdı masaya
Mısralarda anlam arar kah Sekendiz kah Zühâl
Saçlarına dokunmaya değmez miydi bin nihâl
Yalan mıyım gerçek miyim beni kimde unuttun
Şah Cihan’da ilhâm oldu kalbimdeki Taç Mahal
Mısralarda anlam arar kah Sekendiz kah Zühâl
Çınar dibi boğum boğum söndürürken güneşi
Gölgesinde maşuk besler bulunmazdı bir eşi
Kutuplara uğrak verdi han bildiğim seyirler
Hicâp duyar yetmiş körük Ergenekon Ateşi
Çınar dibi boğum boğum söndürürken güneşi
Âşk bağında türkülerim şarkılarım her telden
Yalnız sana döner yüzüm nezaketim temelden
Aklım mı ne fikrim mi ne yetişmez mi Paris’e
Alem beni seyreylesin tırmanıp da Eyfel’den
Âşk bağında türkülerim şarkılarım her telden
Gülen yüzler gülen gözler sarmaş dolaş anında
Suya yandı nice gönül kan kırmızı tanında
Anlamsız mı kaldı ruhun bir arkadaş kıymeti
Çatık kaşlı Yâhya mıyım ey sevgili yanında
Gülen yüzler gülen gözler sarmaş dolaş anında
Kuytularda sızılardan bir akkora karıldım
Gam kasavet itin olsun bin kılıçla yarıldım
Kanım aktı canım aktı bir serkeşttim Babil’de
Harut idim Marut idim günâhıma sarıldım
Kuytularda sızılardan bir akkora karıldım
Fûzuli’nin hecesinde aruz oldu bir bela
Pak bulağa ateş düştü güzellerde kör bela
Anlatmaya çölde kumdur susuzluğum çağ kadar
Bin Yezid’e bir başım var sensizliğim Kerbela
Fûzuli’nin hecesinde aruz oldu bir bela
Güzelliğin azatlığı kalbe sinmiş gözlerin
Dalga dalga aşıp gitti kucağımdan sözlerin
Kurban verdim kurban oldum Tanrı’nın o nuruna
Sibirya’ya merhem oldu bana zindan közlerin
Güzelliğin azatlığı kalbe sinmiş gözlerin
Kime kalsın ne eyleyim bu dünyânın nesini
Yere vurdum âşk külünü göğe çaldım isini
Kıyâmetim senin idi gövde yaktım uğrunda
Pence pençe koparmışım İsrafil’in sesini
Kime kalsın ne eyleyim bu dünyânın nesini
Ne bir öfke ne bir haset ne bir gayzdır meyilim
Huzurunda sere serpe uzanmışım çiğilim
Nil Nehri’nden taştı yaşım şâhit olsun tüm Mısır
Her gelişin Züleyhâ’dır ben ki Yusuf değilim
Ne bir öfke ne bir haset ne bir gayzdır meyilim
Koşuklarım okunurken gül goncası yüzüne
Benden sana senden bana çağladığım gözüne
Kollarında yorgan döşek mayıştığım zamanlar
Titremekten hasım oldum Bilge Kağan sözüne
Koşuklarım okunurken gül goncası yüzüne
Serilsin de sarmaşıklar salkım saçak serilsin
Sarmaş dolaş bağbanlara şen bahçeler verilsin
Her Firâvun Musası’nı sarayında büyütmüş
Vur ey âşkım parça parça Kızıldeniz gerilsin
Serilsin de sarmaşıklar salkım saçak serilsin
Ateş düşmüş alaz almış kime ne ki zahmeti
Zây olmuşum hiç olmuşum kim bilir ki rahmeti
Ben ki sende sen olmuşum kırk kapıdan vazgeçtim
Bir gülüşün unutturur Yesi nuru Ahmet’i
Ateş düşmüş alaz almış kime ne ki zahmeti
Hangi gövde hangi yürek kurt soluğu solurmuş
Hangi cehil yaratılış bilgeliği bulurmuş
Bez Kalesi kuşanmışım başım gökle uğraşta
Kalksın Bâbek görsün beni isyan nasıl olurmuş
Hangi gövde hangi yürek kurt soluğu solurmuş
Çekme mihrim ışığını üzerimden el çekme
Kırk bismillah günde ahım gecelerde birikme
Timurlenk’te asâb oldu Firdevsi’nin mezarı
Zûl sevdamın hoyratında savurduğum her tekme
Çekme mihrim ışığını üzerimden el çekme
Coğrâfyası yasa vurmuş eyvâh kimin ne hâddi
Arzuhâlim atlas atlas gözyaşımda tüm ceddi
İlmin Çin’i alev alev aşkım akın târihe
Sarı çıyan görse beni dikilmezdi Çin Seddi
Coğrâfyası yasa vurmuş eyvâh kimin ne hâddi
Kime kalmış kimde kalmış hangi mert ki dengimdir
Bilemem ki bilemezsin hangi hazan rengimdir
Ezel ebed ruhun olmuş yosun tutmaz kaynağım
Kafkasya’yı yasa boğan aman vermez cengimdir
Kime kalmış kimde kalmış hangi mert ki dengimdir
Merhametin sırdaşımdı toz pembeler düşünde
Kırılmışım mahvolmuşum zağlı çarkın dişinde
Sende saklı her busemde tuzlar bastım yarama
Bin Hızır’ı yolcu ettim yalnız senin peşinde
Merhametin sırdaşımdı toz pembeler düşünde
Kim derdi ki kor ağıdım okyanuslar taşırsın
Kim derdi ki ılgıt ılgıt rüzgârları aşırsın
Yedi iklim medcezirdi suskunluğum hapsinde
Güzel dilim çağlasın da Tur-û Harun şaşırsın
Kim derdi ki kor ağıdım okyanuslar taşırsın
Süzülüşün salınışın benzer gölde kuğuya
Dağdan dağa taştan taşa can koyduğum ahuya
Neden niçin düşüneyim nerededir her seher
Maturidi akıl yorsun senden gelen buğuya
Süzülüşün salınışın benzer gölde kuğuya
Sıcağında kor tenimde çürümeyen ten oldun
Sırdaş oldun haldaş oldun her dem bende ben oldun
Yaban eller savdı garkım Kürt zulmünde Kerkük’üm
Ey sevgili hicrân dolu Telafer’im sen oldun
Sıcağında kor tenimde çürümeyen ten oldun
Efkâr sattım tesbihimde adımladım voltayı
Gezdim durdum viran oldum taşa vurdum baltayı
Uzandığım dizlerini Tanrıdağı kıskansın
Nice idim nice oldum sende buldum Altay’ı
Efkâr sattım tesbihimde adımladım voltayı
Bozulur mu tüm tılsımlar yazım olmuş yazıla
Aşkın sarmış ak çehremi şafağıma kazıla
Sabahlarım hançer ağzı bayram meşki Moskof’tan
Kıyılmışım şimdi dönsün Kızıl Meydan kızıla
Bozulur mu tüm tılsımlar yazım olmuş yazıla
Uykularım bölük bölük meydan bulur kaçılır
Gözlerim ki yalnız sende humar humar açılır
Geçip giden dakikalar sensizliğin hışmında
Baba-oğul uğraşında ne Bedirler saçılır
Uykularım bölük bölük meydan bulur kaçılır
Merhâlesi aşılmış da ödülü can pazarda
Beden beden satılmışım ruhum kalmış mezarda
Sulak yeşil toprağındım ordu saldın Asya’dan
Sen de ağla bulutlaşıp kabarmışım Hazar’da
Merhâlesi aşılmış da ödülü can pazarda
Tavafında felek hasım çarkı durdu bahtından
Tövbe basmam sırra kadem levh-i mahfuz ahtından
Secdegâhım Tanrım bilir gülzâr ilmi gülünde
Ben dünyamı sana kurdum Amine’nin tahtından
Tavafında felek hasım çarkı durdu bahtından
Dağılmışım körpe fidan sorularda yanıtı
Heder olmuş söz cümbüşü kaderimdir kanıtı
Kızıl deyip öldürdüler yanmış derim suç oldu
Nefesim ki ayağında bir Özgürlük Anıtı
Dağılmışım körpe fidan sorularda yanıtı
Yalnız sende biter oldu artık bütün lisanlar
Sende yalnız varlığını Kaf Dağı’na asanlar
Mart zemheri tipisinde buza kesti tüm mevsim
Baharını doğurmaya seni arar nisanlar
Yalnız sende biter oldu artık bütün lisanlar
Cümle varlık bütün alem yalnız senin methinde
Bilirim ki karıncayım kâinatın sathında
Dönülmez bir seferdeyim Doksandokuz Ad ile
Kurtbala’yım tek başıma yüreğinin fethinde
Cümle varlık bütün alem yalnız senin methinde
28 Ekim 2006 - Tarsus
Hakan İlhan Kurt
5.0
100% (11)