1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2520
Okunma

Küstâhlaşabilirim... Ve hatta umursamazlık kuşanabilirim. Lâkin, sana hiçbir zaman Yalnızlık Edebiyâtı yapmayacağım; Ben, rengimi hep bahara saklarım…
Hazandan kışa seyrin tutağıyım, göğleğim;
Her yaprağın ardında handem inci çiçeği.
Bilmem hangi hûzmenin dal ucunda eğleğim,
Hangi sebebin bilmem, fasl û bâbıyla yundum.
Göğsüm göçmen kuşların bir solukluk tüneği,
Kanat yağmurlarında, hicrân âbıyla yundum.
Sabahlayan soğuğa, bin ihlâsla zırhımı
Kuşandım usul usul, sadâkat uknesinde
Ve râh-ı hürriyetin endâmında tarhımı,
Sarıp sarmaladım da güz türâbıyla yundum.
Salınıp durulduğum her hûruc teknesinde,
Kaftanımı soymadan göğün tâbıyla yundum.
Kabaran palaz gibi yanım yamacım kıraç;
Dün zikre duran çeşmim, sındırmış cümbüşünü.
Vâktin yakarıları, gece düşünde miraç;
Kaç söylence ertesi dehrin hâbıyla yundum.
Avuçlarıma sürdüm, söküp de gümüşünü
Sislerin gölgesinde nûş mehtâbıyla yundum.
Dizlerimde büyüttüm, bir resimlik gururu,
Hâl-i sükût eyledim, en azgın küleklerde.
Alnımda billûr billûr günün râz-ı sürûru,
Günden evvel dalımda, ’ol’ hitâbıyla yundum.
Düşenlerin gayzına saklanan dileklerde,
Ettiğim tövbelerin dem hesâbıyla yundum.
Aşağıdan yukarı, mevtim bahara salık;
Dilim dilim sürüdü, sofram reng-i bendimi.
Puslanmış saçağımda keyf-i vahalar çalık,
Nice barkan sırtında çiy serâbıyla yundum.
Bir mahşer tembihine düğümledim kendimi,
Ben de her âşık gibi âşk âdâbıyla yundum.
25 Aralık 2011 / Gaziantep
Hakan İlhan Kurt
5.0
100% (3)